'Durdururuz' diyenler o kararla fena halde yanıldı
Alaattin Aktaş, “‘Faizi 2 puan artırdık, artık dolardaki yükselme durur’ diye düşünenler ya da piyasaları böyle olacağı konusunda ikna edeceğini sananlar fena halde yanılmış. Dolar artmaya devam etmiş; tabii ki yalnızca dolar değil euro da.” dedi.
- | Son Güncelleme:
- | Patronlar TV
Dünya gazetesi yazarı Alaattin Aktaş, dolardaki yükselişle ilgili bugün dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
“Yılbaşında 100 olan dolar endeksi dün itibarıyla 133'e ulaştı. Ortalama fonlama maliyeti ise ancak yılbaşındaki düzeyinde. Ne var ki asıl gösterge yıl içinde oluşan eğri. Fonlama maliyeti endeksi bir ara 64'e kadar düştü. Yani müthiş bir parasal genişleme yaşandı... İşte sonuç ortada, TL'deki değer kaybının önüne geçilemiyor” diyen Alaattin Aktaş, “‘Faizi 2 puan artırdık, artık dolardaki yükselme durur’ diye düşünenler ya da piyasaları böyle olacağı konusunda ikna edeceğini sananlar fena halde yanılmış. Dolar artmaya devam etmiş; tabii ki yalnızca dolar değil euro da.” ifadelerini kullandı.
Alaattin Aktaş’ın yazısı şöyle:
“Geçen yılın sonu... Dolar 5.94 lira, Merkez Bankası’nın ortalama fonlama maliyeti yüzde 11.43.
Bu iki değeri 100 kabul edelim...
Ocak ayının ilk yarısında dolar yatay giderken ortalama fonlama maliyeti biraz artmış. Sonrası mı, grafik her şeyi söylüyor...
Mart ayının ortasına kadar, yani ocak ortasından itibaren iki ay boyunca dolarda ılımlı bir artış, ortalama fonlama maliyetinde ılımlı bir düşüş...
Ne olduysa mart ayı ortasında olmuş. Korona önlemleri çerçevesinde parasal genişleme ve faizlerin hızla aşağı çekilmesi... Faiz aşağı gidince kur da yukarı doğru hareketlenmiş.
Doların önüne kucak dolusu düşük faiz yemi atılmaya başlanmış!
Piyasaya para pompalandıkça dolar artışa geçmiş ve mayısın ilk haftasında tüm gücümüzü(!) kullanıp doları frenleme gayreti içine girmişiz. Gücümüz dediğimiz de kendi gücümüz değil; daha zor günler için biriktirmemiz gereken dövizi harcamışız. Bu sayede iki ay boyunca dövizi yatay tutmuşuz. Hatırlanacaktır, dolar bir ara 6.85-6.86’ya demir atmıştı ya, işte o dönem. Grafikteki oval çerçeveye dikkat!
Ama olmuyor, öyle al takke ver külah, dövizi tutmak mümkün değil. Tutamamışız zaten ve temmuz sonunda film kopmuş, dolar yeniden tırmanmaya başlamış.
Biraz(!) geç olsa da “Şu atın yemini kesmeli, şu faizi artırmalı” denilmiş ve fonlama maliyeti temmuz ortasından itibaren yukarı çekilmiş. Ne var ki ortalama fonlama maliyeti, yani fiili faiz artırılırken, bu kimilerinin deyimiyle utangaç bir şekilde, kimilerinin deyimiyle örtülü bir biçimde yapılmış; çünkü politika faizi olarak lanse edilen oran sabit tutulmuş. Merkez Bankası’na olan güven biraz daha azalmış.
Ama bakılmış ki ortalama faiz, politika faizinin 3 puan üstünde olabilen geç likidite penceresi faizine yaklaşıyor, istemeyerek de olsa politika faizi 2 puan artırılmış. Ama bu 2 puanlık artış da yetmez olmaya başlamamış mı...
“Faizi 2 puan artırdık, artık dolardaki yükselme durur” diye düşünenler ya da piyasaları böyle olacağı konusunda ikna edeceğini sananlar fena halde yanılmış.
Dolar artmaya devam etmiş; tabii ki yalnızca dolar değil euro da.
8 Ekim’e gelindiğinde ortaya şöyle bir tablo çıkmış:
Yılbaşından 8 Ekim’e kadar olan dönemde dolar endeksi 100’den 133’e yükselmiş, yani dolar TL karşısında yüzde 33 değer kazanmış. (Aman dikkat, TL dolara karşı yüzde 33 değer kaybetmedi, TL’deki değer kaybının oranı yüzde 25.)
Dolar endeksi 100’den 133’e çıkarken ortalama fonlama maliyetinin endeksi 100’den ancak 100.35’e yükselmiş.
Çok çarpıcı başka bir yön daha var:
Geçen yıl sonundan bugüne kadar olan dönem bir gösterge ama önemli bir başka gösterge de dokuz ayı aşkın bu sürenin ortalaması. Bu dönemdeki ortalama dolar kuru endeksi 113.7, ortalama fonlama maliyeti endeksi ise 82.5. Aradaki makasa bakar mısınız!
İşte sonuç ortada... Düşük faizli kredi, ama verimsiz alanlara yönlendirilen düşük faizli kredi... Sonuçta önüne ha bire yem attığımız at şaha kalkmış, Üsküdar’ı aşmış ve önünde kimse duramaz olmuş; şimdi neredeyse “Bizim amacımız da zaten buydu” diyeceğiz.
Bunu at bile yemez!
DIŞ POLİTİKADA OLUP BİTENLER DE TUZU BİBERİ!
Türk parasındaki değer kaybını yalnızca parasal genişlemeye bağlamak eksik bir değerlendirme olur. Kaldı ki temmuza kıyasla son dönemde görece ciddi bir parasal sıkılaştırma var.
Ama dış politikada olup bitenler TL'yi daha da zayıflatıyor. ABD Başkanlık seçiminden çıkacak sonucun yarattığı tedirginlik yetmezmiş gibi Azerbaycan-Ermenistan savaşı ve bu yüzden Kanada ile yaşadığımız gerginlik. Güneyimizi hiç saymıyoruz bile, kanıksadık o bölgeleri.
Sonra aylardır buzdolabında olan S-400'ler için test konusu gündeme geldi. Ve hele şu Maraş'ın kısmen açılması.
Sahi son günlerde biraz yaraya tuz basar gibi bir tutum içinde miyiz?”
YORUMLAR
Yorum Yap