AB, Türkiye’ye karşı yaptırımları onayladı, Dış İşleri tepki gösterdi
AB, Türkiye'nin KKTC karasularında gerçekleştirdiği sondaj çalışmalarını gerekçe göstererek bir dizi yaptırımı öngören paketi onayladı.
- | Son Güncelleme:
- | Patronlar TV
Avrupa Birliği'nin (AB) Kıbrıs kıta sahanlığındaki faaliyetlerinden dolayı Türkiye'ye yönelik yaptırımları onayladığı bildirildi.
Alman Haber Ajansı'nın (DPA) aktardığına göre AB, Kıbrıs kıta sahanlığındaki faaliyetlerinden dolayı Türkiye'ye yönelik yaptırımları onayladı.
Habere göre AB, Ankara'ya yapılan finansal yardımı kısıtlayacak ve hava taşımacılığı anlaşması ile ilgili görüşmeleri askıya alacak.
Yaptırımların sondaj faaliyetlerine katılan şirketleri ve gerçek şahısları kapsayabileceği öne sürülürken Alman politikacı Michael Roth, “Türkiye'nin kışkırtıcı hareketleri hiçbirimiz tarafından kabul edilemez. Biz Kıbrıs'ın tarafındayız” açıklamasını yaptı.
Üye ülkelerin mutabık kaldıkları kararda, ‘Türkiye’nin yapılan çağrılara rağmen faaliyetlerine son vermemesinden ötürü üzüntü duyulduğu’ da kaydedildi.
Dört başlıkta AB’nin ‘sondaj’ yaptırımları
AB Dış İlişkiler Konseyi’nde alınan yaptırım kararlarının toplandığı başlıklar ise şöyle:
Türkiye’nin AB’den 2020’de alması öngörülen katılım öncesi mali yardımlarda kesintiye gidilecek, bu kapsamda AB tarafından Türkiye’ye üyelik öncesi aktarılan destek fonlarında 146 milyon avro kesinti yapılacak,
Ortaklık konseyi gibi ekonomik ve ticari ilişkilere ilişkin kurumsal ve üst düzey siyasi diyalog askıya alınacak,
Havacılık Anlaşması müzakereleri askıya alınacak,
Avrupa Yatırım Bankası’ndan Türkiye’ye verilecek kredi desteği gözden geçirilecek.
Kararda ayrıca, Türkiye’nin, yürütülen sondaj faaliyetleri ile AB üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını ihlal etmeye devam etmesi halinde ilave yaptırımlar öngörülebileceği de yer alıyor. Kararda, sondaj faaliyetlerine iştirak eden şirketler ve gerçek şahısların da yaptırım kapsamına alınabileceği uyarısı yapılıyor.
AB son yıllarda, hukuk devleti ve demokrasi alanındaki gerileme nedeniyle Türkiye’ye verilen katılım öncesi mali yardımlarda kesintiye gitmişti. Türkiye-AB siyasi gerilimi, Türkiye’nin Avrupa Yatırım Bankası kredi taleplerinin bir bölümü geri çevrilmesine yol açmış, iki taraf arasındaki siyasi diyalog da büyük ölçüde sekteye uğramıştı.
Öte yandan Euronews’un haberine göre, AB’nin yaptırım açıklamasında, ‘Türkiye’nin Kıbrıs açıklarında sondaj çalışmalarını sürdürmesinden dolayı durumun yakından takip edildiği ve gerektiğinde yeniden konunun gündeme getirileceği’ifadesine de yer verildi.
DIŞ İŞLERİ BAKANLIĞI'NDAN YANIT
Türkiye Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, "AB'nin aldığı kararlar, ülkemizin Doğu Akdeniz'de hidrokarbon faaliyetlerini sürdürme kararlılığını hiçbir şekilde etkilemeyecek" denildi.
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler Konseyi'nin toplantısının ardından Türkiye Dişişleri Bakanlığı tarafından açıklama yapıldı. Açıklamada, "AB Dış İlişkiler Konseyi'nin dün (15 Temmuz) yaptığı toplantıda aldığı kararlar, ülkemizin Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon faaliyetlerini sürdürme yönündeki kararlılığını hiçbir şekilde etkilemeyecektir. Bu kararlarda, Kıbrıs Adasının doğal kaynakları üzerinde eşit haklara sahip Kıbrıs Türklerinden hiç bahsedilmemesi ve Kıbrıs Türkleri yokmuş gibi hareket edilmesi, AB'nin Kıbrıs konusunda ne kadar önyargılı ve taraflı olduğunu göstermektedir" denildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"AB Dış İlişkiler Konseyi'nin dün (15 Temmuz) yaptığı toplantıda aldığı kararlar, ülkemizin Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon faaliyetlerini sürdürme yönündeki kararlılığını hiçbir şekilde etkilemeyecektir.
Bu kararlarda, Kıbrıs Adasının doğal kaynakları üzerinde eşit haklara sahip Kıbrıs Türklerinden hiç bahsedilmemesi ve Kıbrıs Türkleri yokmuş gibi hareket edilmesi, AB'nin Kıbrıs konusunda ne kadar önyargılı ve taraflı olduğunu göstermektedir.
Bu kararlar Rum/Yunan ikilisinin AB üyeliklerini kendi maksimalist pozisyonları doğrultusunda nasıl suistimal ettiklerinin ve diğer AB ülkelerinin de buna nasıl alet olduklarının en son örneğidir.
Geçmişte de defaten vurguladığımız üzere, Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon faaliyetlerimizin, kendi kıta sahanlığımızdaki haklarımızın korunması ve Ada'nın ortak sahibi olan Kıbrıs Türklerinin Ada'nın hidrokarbon kaynakları üzerindeki eşit haklarının korunması olmak üzere iki boyutu vardır.
İlk boyutta, Türkiye'nin Kıbrıs meselesi çözülmeden GKRY ile deniz yetki alanlarını sınırlandırmak için görüşmelere başlaması söz konusu değildir. Zira sözde Kıbrıs Cumhuriyeti, 1963 yılından beri Kıbrıs Türklerini temsil etmediği için, bizim ve Kıbrıs Türklerinin gözünde gerçek bir devlet değildir. Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların siyasi eşitliği üzerine kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti 1963 yılında sona ermiştir. Kıbrıs meselesinin bugüne kadar çözümsüz kalmasının sebebi de Kıbrıslı Rumların 1963 yılından bu yana Kıbrıs Türklerinin siyasi eşitliğini kabul etmemesidir. Kıbrıs Rum Yönetimi'nin muhatabı Türkiye değil, KKTC'dir. AB'nin bu gerçekleri kabul etmeden, Kıbrıs Türklerini azınlık olarak değil, Kıbrıs Adası'nın ortak sahibi olarak görmeden, Kıbrıs meselesini anlaması ve yapıcı bir katkıda bulunması mümkün değildir.
İkinci boyutta bir çözüm bulunması ise ancak Kıbrıs Türklerinin haklarının garanti altına alınması ile mümkün olabilir. Bu bağlamda, Kıbrıs Türklerinin, 13 Temmuz 2019 tarihinde yaptığı ve ülkemizin de tam destek verdiği kapsamlı işbirliği önerisi çözüm için önemli bir fırsat teşkil etmektedir.
AB'nin bu fırsatı değerlendirmek ve hidrokarbon kaynakları konusunda Ada'daki iki tarafı bir araya gelmeye teşvik etmek yerine, Türkiye aleyhinde kararlar almaya yönelmesi etkisiz, gerçeklikten kopuk ve yapıcı olmayan bir hareket tarzıdır.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay'dan Doğu Akdeniz açıklaması
Ülkemiz hem kendi haklarını, hem de Kıbrıslı Türklerin haklarını bundan önce olduğu gibi bundan sonra da kararlılıkla korumaya devam edecek, bu yöndeki faaliyetlerini daha da arttıracaktır. Bu hususta Kıbrıs Türklerine verdiği sözleri 26 Nisan 2004'ten beri tutmayan AB'nin bize söyleyeceği bir sözü de yoktur.
Bu kararların, 15 Temmuz hain darbe girişiminin üçüncü yıldönümü gibi Türk halkı için çok önemli bir günde alınmış olması da manidardır."
YORUMLAR
Yorum Yap