Akşener: Kamu bankalarına 5 milyar dolar sattırdılar
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında ekonomiye dair değerlendirmelerde bulundu
- | Son Güncelleme:
- | Patronlar TV
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Akşener konuşmasında, geçtiğimiz hafta Bursa'da yaptığı ziyaretlere yer verirken, bu yıl Cumhurbaşkanlığı saraylarına 610 milyon lira daha harcanacağını belirterek, "Bu nasıl bir para biliyor musunuz? Hani 50 milyon dolar bulamadıkları için, Katarlılara peşkeş çektikleri Tank Palet fabrikamız var ya, işte onun için gerekenin iki katı." dedi.
Akşener'in açıklamaları şu şekilde:
Faizler konusunda sayın Erdoğan’la aynı fikirdeyim faizler insin istiyorum. Ama baskı ile faizler inmez. Merkez Bankası’na faizler insin baskısı yapıldı. Kendisi akıllı Merkez Bankası cahildi.
2015 yılında faizleri indirin dediğinde 7.5’ti faizler. Merkez Bankası başkanı gitti açıklama yaptı, ‘faizleri baskılarsak yukarı çıkar’ dedi. Yıllar süren bu faiz baskısının sonucu dolar fırladı, faiz fırladı, ekonomimiz küçüldü.
"BİR AVUÇ AK PARTİ ZENGİNİNİ İHYA ETMEK ÜZERİNE BİNA EDİLEN SİSTEM"
Türkiye’nin yapısal sorunları var. İktidara geldikleri günden beri, dillerinden düşürmedikleri bu sorunu çözmek yerine, daha da derinleştirdiler. Attıkları adımlardan anlıyoruz ki; çözmeye de niyetleri yok… Akıl üzerine, milletimizin çıkarları üzerine değil, Sayın Erdoğan’ın keyfine göre, bir avuç Ak Parti zenginini ihya etme üzerine bina edilen, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildiğinden beri, artan bir hızla fakirleşiyoruz, her ay daha fazla vatandaşımız işsiz kalıyor.
Bana; “Damadın krizden çıkmak için uyguladığı ekonomi politikası nasıl?” diye sorsanız; “Trolle balık avlamaya benziyor.” derim. Bakın anlatayım; Merkez Bankası’nın yedek akçesini Hazine’ye aktardılar. Ne için? Günü kurtarmak için. Sonuç ne oldu? Kendilerinden önce bağımsız olan Merkez Bankası’nın itibarını, yerle bir ettiler. Dolambaçlı yollara girdiler, Katar’dan ödünç para aldılar. Ne için? Merkez Bankası’nın net rezervlerini fazla göstermek için.
Sonuç ne oldu? Uzun dönemli itibarımızı tehlikeye attılar. Varlık Fonu diye bir fon kurdular. Bu fonu, “Con Ahmet’in Devri Daim Makinesi” gibi tanıttılar. Milletin kendisine ait olan şirketleri, bu fona geçirip, Sayın Erdoğan ve damadına bağladılar. Ne için? Eşe-dosta para aktarmak için. Sonuç ne oldu?
Maliyeyi çift başlı hale getirip, hazinemizin itibarını, kısa dönemdeki harcamalarına feda ettiler. SWAP kısıtlamaları getirdiler. Ne için? Birkaç haftalık fayda için. Sonuç ne oldu? Uzun yıllar sonunda kazanılmış, Türk Lirası’na olan güveni heba ettiler.
"KAMU BANKALARINA DOLAR SATIRDILAR.."
Damat Bey’in ne idüğü belirsiz politikalarını uygulamak için, sermayesi millete ait olan kamu bankalarına, sadece geçen hafta, 5 milyar dolara yakın döviz sattırdılar. Ne için? Hem kuru, hem de faizleri aynı anda baskılamak için. Sonuç ne oldu? Yabancı bankaların hepsi, çıkış planları yapmaya başladılar. İşte bu yüzden, Damat Bey’in ekonomik programını, trolle balık avlamaya benzettim. Yaptığı tek şey, enkazın altında kalmamak için, itibarımızı heba etmek. Bugün ayakta kalabilmek için, geleceğimizi feda etmek.
Bakın size çarpıcı bir örnek vereyim: Kütahya’da Zafer Havaalanı’nı yaptılar. Müteahhit şirkete 2020 yılı için, 1 milyon 280 bin yolcu garantisi verdiler.
Bu duruma Kütahyalılar bile şaşırdı… Geçtiğimiz ay, bu havaalanını kaç yolcu kullandı, biliyor musunuz? Beş bin kişi. Hadi yaz aylarında trafik arttı diyelim, yıl sonuna kadar taş çatlasa 100 bin yolcu kullanacak. Sonra ne olacak? 2044 yılına kadar uçmayan uçaklar için, hazineden 244 milyon avro ödenecek. Bu parayı, Tank Palet’e 50 milyon dolar bulamayan iktidar değil, milletimiz ödeyecek.
Buradan bir kez daha uyarıyorum: Ekonomi yönetimi, damada bırakılamayacak kadar önemli bir görevdir. Eğer ihracatınız ithalatınızdan fazla değilse, dışarıdan yabancı sermaye çekemiyorsanız, döviz kurunu ve faizleri baskılayarak günü kurtarırsınız, ama geleceğimizi tehlikeye atarsınız.
Sayın Erdoğan ve beceriksiz damadının, utanç verici ekonomi yönetimi performansına, her alanda şahit oluyoruz. Ekonominin en önemli ayaklarından biri olan, faizlerle ilgili gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Maalesef durum endişe verici…
Öncelikle şunu belirteyim: Türkiye’deki faiz oranları çok yüksek. Gelişmiş ekonomilerde, sıfıra yakın faiz oranlarının olduğu bir dönemde, Yüzde 12 buçuk faiz, ülkemiz için kabul edilebilir bir oran değil.
Sürdürülebilir bir kalkınma için, Yani; yeni yatırımların yapılması, tüketimin artması, ve işsiz vatandaşlarıma, yeni iş alanlarının açılması için, faizlerin bir an önce düşmesi gerekli. Bu noktada Sayın Erdoğan ile aynı fikirdeyim. Ben de bir an önce faizler insin istiyorum. Amma; Kendisine akıl veren çapsızların önerdiği ekonomi vizyonuyla, faizler inmez. Baskıyla, tepeden inme kararlarla, faizler inmez. Beceriksiz damadın açıkladığı, gülünç programlarla, faizler inmez. Kendi yakın tarihimizden bir örnek vereyim: 2015 yılının başında, Sayın Erdoğan, ortaya bir teori attı. “Faiz sebep, enflasyon neticedir.” dedi. Ekonomiyi tek bilinmeyenli bir denklem zannetti, ve Merkez Bankası’na “faizleri indirin” baskısı yaptı. Faizler inince, Türkiye şaha kalkacaktı… Kendisi akıllı, Merkez Bankası cahildi… “Faizleri indirin.” dediği 2015 yılında, faiz oranları ne kadardı, hatırlıyor musunuz? Yüzde 7 buçuk seviyesindeydi.
Dönemin Merkez Bankası Başkanı, baktı olmuyor, “Gidip anlatayım.” dedi. 11 Mart 2015 tarihinde, Sayın Erdoğan’a 130 sayfalık bir sunum yaptı. Sunumunda özetle şunu söylüyordu: “Faizleri baskılarsak, dolar 3 liraya çıkar.”
Düşünün… O zaman, doların 3 liraya çıkması bile felaket senaryosuydu. Ne yaptıysa, ne dediyse olmadı, Sayın Erdoğan, “faizleri indirin” baskısına devam etti. Yıllar süren bu faiz baskısının, döviz kurları üzerinde yarattığı gerilim birikti; ve hepinizin bildiği gibi 2018’de, faizler yüzde 24’e çıktı. Dolar kuru 7 lirayı gördü. Şirketler battı, milletimiz fakirleşti, ekonomimiz küçüldü.
ERDOĞAN'A REÇETE YAZDI
Demek ki neymiş? Faiz sebep, enflasyon sonuç değilmiş. Demek ki neymiş? Sayın Erdoğan sebep, Damat Bey vesile, ekonomik kriz sonuçmuş… Türkiye’nin geldiği noktada, krizin sebebi aynen yerinde duruyor. Hatasından ders çıkarmamış olacak ki; aynı şeyleri söylemeye, aynı şeyleri yapmaya devam ediyor.
Einstein der ki: “Delilik, aynı şeyleri yapıp, farklı sonuç beklemektir.”
Sayın Erdoğan; Bu iş, tek bilinmeyenli bir denklem değil… O denklemde, senin görmezden geldiğin demokrasi de var. O denklemde, senin damadın beceriksizliği de var. O denklemde, aynı şeyleri yapıp, farklı sonuçlar bekleyen, sen de varsın.
Bak, bu kısmı iyi dinle, reçeteyi yazıyorum… Çok zor değil: Yargıdan elini çekeceksin. Medyadan elini çekeceksin. Merkez Bankası’ndan elini çekeceksin. Damadını da bakanlıktan çekeceksin, işin başına yetkin isimleri getireceksin. Yani, önce bütün bu işlere sebep olan, bu ucube sistemden vazgeçeceksin. Yani, sözümü dinleyip, Türkiye’nin karakterine ve çağa uyan, İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçeceksin.
Bak işte o zaman, nasıl düşüyor faizler. Bak işte o zaman, nasıl düşüyor döviz kurları. Bak işte o zaman, nasıl geri geliyor yurt dışına kaçan paralar. Demokrasi ve kuvvetler ayrılığı olmadan, Türkiye kalkınamaz. Demokrasi olmadan atacağın her adım, krizi daha da derinleştirir. Cumhuriyet tarihimize bakarsan, bu gerçeği görürsün… Ekonominin şaha kalktığı yıllar, aynı zamanda Türkiye’nin, demokratikleşme yolunda adım attığı yıllardır.
İster, Atatürk’ün hayatını incele. İster, Menderes’in hayatını incele. İster, Özal’ın hayatını incele. Bu gerçeği görürsün.
Biz bu gerçeği görüyoruz, İnsanımız bu gerçeği görüyor, Ve milletimizin teveccühü her geçen gün artıyor. Biz, Sayın Erdoğan ve küçük ortağın çok sevdiği, Türkiye’yi yoran, gereksiz tartışmalardan uzak duracağız. Çünkü biz, önce millet, sadece millet diyenleriz. Çünkü biz, siyasette aklı öne koyanlarız. Çünkü biz, mutlu, zengin ve güçlü bir Türkiye’nin hayalini kuranlarız.
"KİM HANGİ DÜĞMEYE BASARSA BASSIN..."
"Türkiyeyi il il, ilçe ilçe, köy köy gezeceğim. Hangi enter tuşuna basarsanız basın, sizden büyük Allah var, millet var. Kaldı ki ben 1997'yi yaşamış bir insanım dolayısıyla kim hangi düğmeye basıyorsa bassın önce Allah'a sonra millete sığınırsak bastığınız parmakların sonuçları ne olursa olsun biz yolumuza devam edeceğiz. "
Kaynak Yeniçağ
YORUMLAR
Yorum Yap