Bakan Soylu: Mehmet Ağar'ın bir marinada görev alması doğru mu, ben olsam 48 saat içinde bırakırım
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, suç örgütü lideri Sedat Peker'in yayınladığı videolarda bulunduğu iddialara ilişkin canlı yayında açıklamalarda bulundu.
- | Son Güncelleme:
- | Patronlar TV
Habertürk'te Açık ve Net Özel'e konuk olan Soylu, Kübra Par moderatörlüğünde; gazeteciler Merdan Yanardağ, İsmail Saymaz, Veyis Ateş ve Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtlıyor.
Soylu'nun açıklamalarından satır başları şu şekilde:
-Bir organize suç şüphelisinin, suçlusunun, yıllarca Türkiye'de herkesin bildiği, tanıdığı, hayatının nereden geldiği belli olan bu ismin iftiraları, iddiaları saçmadır. Bu iddialarla muhatap değiliz, bunu doğru bulmuyoruz. Birinci ve ikinci videoda dikkat ederseniz şahsımla alakalı hiçbir şey yok. Hepimiz eski Türkiye'yi biliyoruz. Bir delinin her türlü sapkınlığın içerisinde olan kişinin söylediği ipe sapa gelmez sözler olarak görmedim. İstihbaratımızda binlerce elemanımız var. Terör örgütleriyle diğer organize suç çeteleriyle nasıl mücadele ettiğimizi biliyoruz. Bazen en büyük uyuşturucu kaçakçılığını onlar vasıtasıyla öğreniyoruz.
-Baktım ki, bir eleman bir spikerlik yapıyor. Bir sözcülük ortaya koyuyor. İddiaları ve iftiraları tamamen boş olsa da devlete laf ediyor, Türkiye'ye güya kendi adına vesayet ortaya koymaya çalışıyor güya, tırnak içinde. Ve herkese ipiniz elimde diyor ve Türkiye'de bir sessizlik hakim. Neticede terörle mücadele etmişiz, Türkiye'de suç çeteleriyle mücadele etmişiz darbe vurmuşuz. Uyuşturucu ile mücadele ediyoruz, etmişiz. En önemli yakalamaları, operasyonlar yapmış sonuç elde etmişiz. FETÖ ile mücadele ediyoruz. DEAŞ yanı başımızda. Türkiye bunlarla mücadele ederken sanki birileri Türkiye'nin sahayı temizlemesinden ya ürkerek ya da son kaleyi kaptırmamak için bir hamleye gidiyorum.
-Yıl 2005. Ben Başbakan Yardımcısıyım. AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu. Başbakan Davutoğlu. 7 Haziran seçimleri öncesi MYK toplantısında 'Biz HDP ile anayasa yapabiliriz' diye bir cümle çıktı ağzından. Hepimiz baktık. Seçim geçtikten sonra AK Parti çoğunluğu elde edemedi, tek başına iktidar kurabilme kabiliyeti oluşmadı. Ya CHP ile ya diğer siyasal partilerle biraraya gelecek. Bugünkü gibi hatırlıyorum. İlk MKYK toplantısında bugün Deva Partisi'nin başkanı Ali Babacan, "Bu işlere bakmamalıyız, şu anda ekonomiyi ayakta tutmalıyız" dedi.
-Dedim ki, "Bizim sorumluluğumuz bugün demokrasiyi ayakta tutmak ve hükümeti kimin kurabileceğine ait çabalarımızı gerçekleştirebilmek". Bu seçim tamamlanmamıştır, kampanya devam etmektedir, dedim. Kasım'da da seçim oldu. Sayın Davutoğlu ve ekibi CHP'yle AK Parti'nin iktidarı için canhıraş mücadele verdiler. Bir kısım arkadaşlarımız bunun doğru olmayacağını, Türk siyasetinin doğasına aykırı olduğunu, Türkiye'yi başka bir tarafa doğru getirebileceğini ortaya koydu.
-Büyük bir mücadele başladı. Bir taraftan HDP ile anayasa yapabilme kabiliyeti ortaya koyan birisi. Dert Recep Tayyip Erdoğan. Onu külliyede enterne edip, hareketsiz halde bırakan, ABD'nin Avrupa üzerinden uyguladığı politikayı Türkiye'de hakim kılmak. Bunun doğru olmadığını söyledik. Tartışmalar o kadar şiddetli oluyordu ki, bir ara sayın Davutoğlu'nun tam anlamıyla dengesi kayboldu, 'Hepinizin odalarında neler konuştuğunu dinletiyorum ve biliyorum' dedi. 7 Haziran 2015-1 Kasım 2015 arasındaki süreci anlatıyorum.
-Ben partinin teşkilat başkanıydım. 'Hepinizin odalarında neler konuştuğunu tek tek biliyorum' diyordu MYK üyelerine söyledi bunu. Koalisyon tartışmaları yaşandığı zamanlar. 'Hepinizin neler söylediğinizi biliyorum' dedi. Biz donduk, arkadaşlarımızla birbirimize baktık. Bunun Türkçe ne anlama geldiği apaçık ortada. Daha sonra çeşitli dedikodular çıktı, fiziki takibin yapıldığı yönünde ama karineye ulaşamadık.
-Sayın Cumhurbaşkanımızla bugün gibi hatırlıyorum Külliye'de birlikte olduk. 'CHP ile iktidar hazırlığı sözkonusu, genel gidişat bu' dedim. 'Sen ne düşünüyorsun' dedi. Dedim ki, 'Rahmetli Erbakan 1974'de yaptı üzerinden darbe geçti. Yarım yamalak da olsa Refahyol 'a ancak geldi. 1994'de SHP ile beraber yaptık, veladdalin amin! Türk siyasetinin doğasına uygun bir doğa değil. Vatandaş iki tarafı birbirini denetlesin diye, birbiriyle uzlaşsınlar diye değil, tam tersi birbirini kontrol etsinler diye 1800'lerin sonundan itibaren bir siyasal sistem kuruldu. Bunu getirip dışarıdan angaje edilmemiş. Doğal bir serüven bu. Bu serüven ne zaman bozulmuşsa sıkıntı meydana geldi. Sayın Cumhurbaşkanımıza 'ben bunun yanlış olacağını düşünüyorum' dedim. 'Haklısın' dedi.
-1 Kasım seçimlerinden sonra bu mücadele devam etti. Ahmet Davutoğlu'nun etkili olduğu think thang kuruluşlarından birisine bugün HDP'nin eş başkanlarından Mithat Sancar geldi. Bir şey söyledi orada. Özeti şu; Apo içeriden çıkacak. İki, Suriye'de, Kuzey Suriye'de bir devlet kurulacak, başına geçecek. Üçü, Türkiye'de özerk bir anayasa yapılacak, kendine ait bir anayasa yapılacak. Ki biz bunu daha sonra CHP, İYİ Parti, HDP'nin kendi içerisinde o şeyi gördük. Yukarıdan aşağıya bir değerlendirme yaptık.
-Sayın Cumhurbaşkanımızın külliyeye nasıl sıkıştırılmak istendiğini hep beraber gördük. Hakikaten bu meselelerin hangi siyasal sonuçlar doğurduğunu da bütün Türkiye gördü. Ben teşkilat başkanıydım. Sayın Davutoğlu ile çalıştım da. O dönem de çok iyi olmadığımız süreçler yaşadık. Biz 6-7 arkadaş biraraya geldik, 'bu mesele tehlikeyi bir noktaya gidiyor' dedik. 'Bunun geri dönüşü olmayacak' dedik.
-CHP ile kurulacak koalisyon 1 Kasım'dan sonra butlan oldu. Bir Recep Tayyip Erdoğan varlığı var. Siyaset bilgisi var, Türkiye'de yaptıkları var. Bir de dışarının eliyle onun sıkıştırılmaya çalışıldığı bir süreç var.
-Burada ortaya çıkan süreç tam anlamıyla, biz arkadaşımızla mücadele başlattık, 3-4 arkadaşımız ve o zaman da büyüklerimiz vardı. İsimlerini vermeyeyim. Sayın Davutoğlu'nun partinin içerisinde, partinin genel kuruluş kodlarını, yürüyüşünü, vizyonunu, sayın Cumhurbaşkanımızın vizyonuna uygun hareket etmediği kanaatini bir vesileyle gördük.
-Bir MKY öncesinde imzalar toplandı. Bunda benim de dahlim var. Arkadaşlarımızın da dahlim var. Ben burada olduğum için söylüyorum. Netice itibariyle HDP, Kuzey Suriye veya Apo veya başka bir şey meselesini kendi siyasal anlayışımızdan uzaklaştırmık olduk. Yıl 2015 ve 2016. Sonra Binali Bey genel başkan oldu.
-Bugün bir Kuzey Suriye'de bir devlet kurulmaya çalışılıyor. Suriye'nin içerisinde ABD'nin üsleri 6'dan 14'e çıktı. 2020 ve 2021'de. Bir taraftan bütün bunlar sağlanırken Türkiye'ye karşı bir ekonomik saldırı var. Bunu hep berebar yaşadık. Türkiye dağılsın, ekonomik olarak küçülsün, hareket kabiliyeti olmasın. Bizim istediğimiz bir anayasası olsun. Türkiye, Suriye, Lübnan, Irak gibi ülkelerin konumuna düşsün. 17-25, 6-7 Ekim, 15 Temmuz. Bütün süreçlerin içerisinde Türkiye bir operasyona tabi tutuluyor. Dikkat ederseniz Türkiye'nin faizi 4-4,5'tu. Bugün 20 seviyelerinde. Burada Türkiye'nin üzerine getirilmeye çalışılan tam da budur.
-Burada hedef Türkiye. Çok basit bir operasyon var; Türkiye'de bugün siyasal istikrarı nasıl sağlıyor? İçeride bir problem gözükmüyor. Dün Cudi'de, Cudi Tenis Turnuvası yapıldı. Kimle sağlıyor? MHP ile Meclis'teki işbirliği ile. Tartışılmayacak siyasi üstünlük var. Başkanlık hükümet sistemi var. Siyasi istikrarsızlık yok. Peki ne yapmak lazım? Terörden bir şey yapılıyor mu? Hepimiz terörü unuttuk. Sultanahmet, Dolmabahçe, Ankara saldırıları, Gaziantep'e kadar DEAŞ, PKK her şey. Her gün bir bombanın patladığı, İstanbul'da kapanmayı göze alan alışveriş merkezleri vardı.
-Burada öznelikle benim alakam yok. Ben olayın tamamen fotoğrafını görüp, eski Türkiye'nin sol kalıntılarını süpürmeye geldiği andan itibaren birileri devreye girdiler. Özel Harp ne zaman kuruldu? Parasını kim verdi? Bunu rahmetli Ecevit söyledi. 6-7 Eylül olaylarını kontrgerilla örgütledi. Paşa kitapta 'biz yaptık' diyor. Sabri Yirmibeşoğlu. Bugünün işi mi? Erhan Tuncel ile Sedat Peker'i kim ortak yapar? Bu sorunun cevabını bana verir. Erhan Tuncel kim? Sedat Peker'e Erhan Tuncel'i kim emanet eder?
-Bireylerden değil bir sistemden bahsediyorum. Erhan Tuncel yıllardan beri bu ülkenin en önemli meselelerinden birisi olan Hrant Dink cinayetinin azmettiricisi gözükmüyor mu? Hangi anlayış emanet eder? Bu kadar cürümün içerisinde olan bir kişi tecavüz etmiş bir kıza. Karakola gidiyor, emniyette teşhis ediyor 'budur' diyor. Dosya orada kapanıyor. Benim iddiam yok, belge var. Ben bir iddianın sahibi değilim. Tecavüzden dolayı karakola götürülüyor. Netice itibariyle orada herşey kapanıyor. Oradaki iki kişi, 'Biz Bilecik'ten aldık' diyor. Neyi alıyor? Silah ruhsatlarını. 'Bilecik'e hiç gitmedik' diyor. Bilecik'te kim var? Veli Küçük var. Doğru mu? Meselenin hangi iklimde oluştuğunu ifade etmek için anlatıyorum bunu.
-Genellemek çok yanlış bir şey olur. AK Parti siyasi hayatı içerisinde 2002'ye kadar eğer varsa, 2002'deki notları çok açık bir şekilde gösterebilirse arkadaşlar. O zamanın manşetlerinde 'Türkiye'yi mafya teslim aldı' başlığı var. Türkiye mafyaya teslim oldu. Ben AK Parti'de değilim o dönem. AK Parti'nin ilk meselesi budur. Avukatlar, iş adamları ve Türkiye'deki herkes bilir. AK Parti Türkiye'de ilk kez ekonomiyi sıçratmadı, mafyayı bitirdi.
-Özne seçilmemin sebebi şu; bir, ben hükümetin bir üyesiyim. AK Parti'nin yöneticiliğini de yaptım. Yalın kılıç mücadelemize devam ediyoruz. Terörle mücadelemize devam ediyoruz. Türkiye'de 15 Temmuz civarında 5550 kişi terör örgütüne katılıyordu. Şu anda, 12 kişi, üçü veya dördü yurt dışında. Bu katılmıyor demektir. Türkiye'de organize suç örgütleri açısından, ben Ankara'dan geliyorum, İzmirliler söylesinler, 355 suç şebekesini çökerttik, 393 uyuşturucu çetesi çökerttik. Eğer siz buna yalan derseniz ben herşeyi kabul edeceğim. Okulların önünde uyuşturucu çeteleri çocuklarımıza uyuşturucu satıyorlardı. Banzai içen çocuklar zombi gibi her tarafta duruyorladı. Bana İstanbul'da üç örneği göstersinler, Ankara'da göstersinler. AK Parti iktidarı dedi ki, 'Bunu yapmakla sen mükellefsin' . Ortaya konulan iradeyle bunu sağladık. Bu bir başarı mı? Bana göre başarı. Bu topyekün bir başarı. Sadece benim başarım değil. Bir de FETÖ ile mücadele yapıyoruz. Bizim üzerimizde FETÖ ile ilgili az gidiyorlardan tam tersi sert gidiyor diye eleştirenler var mı, yok mu? Her gün bir DEAŞ operasyonu yapılıyor mu? Türkiye'nin içinde istikrarsızlık sağlayamayacaklarsa, hükümetin uyguladığı politikalar ve aynı zamanda İçişleri Bakanlığı'nın müktesebatı. Benim İçişleri Bakanlığımı teslim aldığında 6500-7000 kişi kalmıştı. Kaymakamların üçte biri gitmişti. FETÖ'den dolayı gitmişti. Hiçbir mazeret ortaya koymadan Türkiye'de operasyonları yürüten, çocukları rahat rahat sokağa çıkartan bir anlayış. Ben açık söyleyeyim, bu operasyonun Türkiye'nin üzerine gelen operasyon olarak gördüm, bizim de kendimizi ifade edeceğimizi anladım ve ortaya çıktım.
-Gerek organize suç örgütlerinin mensupları, liderleri, gerekse bu konularda iktidarı ve siyaseti istismar etmek isteyenler yanaşırlar, kendi meşguliyet alanlarını, sivil toplum örgütlerini, iş alemini oluşturmaya çalışırlar. Amaçları nedir? Sedat Peker'in korumaya mı ihtiyacı var? Amacı ne? Tam da bahsettiğimiz. 'Ben akademisyenleri kan banyosunda yıkayacağım'. Adam benim herşeyime küfrediyor, takipsizlikle övünüyor. Hangi partiyse, sadece AK Parti ile ilişkisi yok ki. CHP'li Gürsel Tekin'in attığı tweeti sen de biliyorsun, ben de biliyorum. Bütün bunların tamamı organize suç mensuplarının birtakım yerel zafiyetlerden istifade ederek meşruiyet sağlamalarıdır.
-16 Ocak 2015. DHKP/C'nin Sedat Peker'e, ilgili kişiye tehdit. 26 Ocak 2015 'ben koruma istemiyorum', daha sonra 'ben istiyorum' diyor. Tekrar komisyon toplanıyor, istihbarat ve terör biraraya geliyor ve kendisine koruma veriliyor. İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok, Terörden sorumlu da zannediyorum Mustafa Çalışkan. Şimdi şu adam, Nurettin Demir. Biz nelerle uğraşıyoruz. Nurettin Demir Kadıköy eski ilçe emniyet müdürü. Kardeşi Nurten Demir, 1992'de DHKP/C'den öldürdü, diğer kardeşi DHKP/C ile iltisaklı. Sanal tehditle, kurgu bir tehditle, ben İçişleri Bakanıyım. İstanbul'da her dönem kimlere koruma verildiğini bilemeyebilirim. Yakın koruma, tehditlere yönelik korumalar, il emniyet tehditleri belirler. Bu riskli bir iştir. Benim dönemimde koruma 5 bine düştü. Bunun yüzde 40'ı da hakim ve savcılardır.
-Nurettin Demir 93-99 DHKP/C. 2015'de Kadıköy İlçe Emniyet müdürü kardeşinden kalan DHKP/C mirasıyla kurgu üretir. Silsile-i meratip böyle başlamış. Bu kişi FETÖ'den ceza yemiş. Kadıköy'de herkes bilir ki bir kişi bunun aleyhinde bir şey söylesin. Ben bir önceki Kadıköy İlçe Emniyet Müdürünü görevden aldım. Sorumluluk bana mı ait? Hayır. Benim telefonum 27 yıldır aynı. Bataklık Operasyonu'nun ilk ihbarı şahsıma geldi. İstihbarat, terördeki arkadaşlar bilir ki, benim ihbar hattım geniştir. Operasyon doğru çıktı ve Bataklık Operasyonu başladı.
-Sultanbeyli Emniyet Müdürü'nün Nejad Daş'la birlikte para taşıma işi bana geldi. Burada Nurettin Demir sahte ihbar gönderiyor. Aynı sahte ihbar kiminle oldu? CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun korumalarını aldım. Tehdit yoktu. Sizin tehdidiniz yok. Herhangi bir rapor yok, korumanız olması gerekir mi? Hayır. Sonra ne oldu? Mesela Kaftancıoğlu'na tehdit nereden gelebilir?
-Bunu takip eden, hedef gösterildiği zaman konuya müdahale eden devletin kurumları var. Kaftancıoğlu'nun korumasını aldım, 15 gün sonra Kaftancıoğlu DHKP/C tehdit etti. Niye tehdit etsin? Bir sektör oluşmuş. 2017'de Özgür Taşdemir. Bütün sistematiği, iki yerde kumarhanesi var. Bu kumarhaneler sebebiyle, DHKP/C baskını sebebiyle, bu tehdidi yenilediler. DHKP/C'nin kurgu tehdidi üzerine bir tehdit daha yenilediler. Ben bunu 2018'in ortalarında öğrendim. Sedat Peker'in polis koruması olduğunu öğrendim. Canan Kaftancıoğlu'nun da koruması olduğunu bilmiyorum. Ama şunu söyleyeyim; Pervin Buldan'a korumayı ben verdim. O günün eş başkanı Sezai Temelli, ona da korumayı ben verdim.
-Öğrendiğimde ne oldu? Başında ben bu korumayı verir miydim? Vermezdim. Öğrendiğimde 2018'in ortalarından sonra İstihbarat Başkanı 'Bir operasyondayız, biraz sabredin' dedi. 'Biz bunları dinliyoruz, bir iş üstündeler, ne olursunuz sabredin' dedi. Netice itibariyle biraz sabrettik, sonra da aldık onları. Özel korumalarda yurt dışına gidildiğinde devlet sağlar. Bu tip yakın korumalarda yurt dışına gidildiğinde kendisi izin alır gider. Koruma yurt dışına çıkmak üzere kendi ilinden izin alır. Diyanet İşleri Başkanı yurtdışına gidiyorsa devlet tarafından karşılanan bir işle birlikte gider.
-Bizim arkadaşlarımız 'biraz daha bunun takip edilmesi gerekir, alırsak başka bir şey anlaşılır' dedi. Orada sadece koruma üzerinden bir takip. Aynı zamanda eğer biz buna durum değişikliği sözkonusu edersek başka bir şey düşünülmeye başlar.
-Bu konuyla ilgili soruşturma açtık, Mülkiye Teftiş Kurulu Başkan Yardımcılığımızın başkanlığında. Emniyet Teftiş Başkan Yardımcımızla. Bu koruma işinde eksik, aksak nedir bunların tamamına bakacak. Burada kimin bir istismarı, imtiyazı varsa, kurgusu varsa hesabı sorulacak.
-Bu konuyla ilgili herhangi bilgim yok. Ben her kriminal olayı biliyor değilim. Kaçmam da, söylerim. Organize suç örgütü mensupları her yere sızıp veya hırsızlar. Benim adımı kullanan en az 30 kişi hapse girdi. Hakikaten bir kısmı geçmişte tanıyor. Kimiyle siyasette, kimiyle başka bir yoldan. Rize'de çay kaçakçılığından dolayı adam öldürüyor. Öldüren bunlar. Mahkeme toplanıyor. Olay ortadan kalkıyor. 1998-2000. Meselenin nasıl devletin içine sirayet ettiğine anlatmak için ifade etmeye çalışıyorum. Ben bu ülkenin evladıyım. Bugün İçişleri Bakanıyım, yarın değilim. Ben bunları ifade etmezsem sorumlu hissederim kendimi.
-AK Parti örgütleriyle Sedat Peker arasında bir ilişki var demeyi kabul etmem. Bir organize suç örgütü liderinin ipe sapa gelmez iddiaları kabul edersek İçişleri Bakanı'nı da yargılarız.
(Peker'in kardeşi) Ruhsatsız silah nedeniyle alındı, tam da Kutlu Adalı cinayeti nedeniyle alınmalı. Ben niye iddiaları ciddiye almayayım? Peker'in kardeşi silah sebebiyle alındı ama Kutlu Adalı sebebiyle alınmalıydı. KOM'a sırf bu yüzden yazı yazdırdım bugün. İçişleri Bakanı olarak benim görevim önleyiciliktir. Meseleyi gördüğüm an meseleye müdahale etmektir görevim.
"En ufak bir şey varsa, eğer açık duruyorsa bu bizim namus meselemizdir. Kıbrıs içinde kim yaptıysa bedelini ödemekle mükelleftir. Bizim dönemimizde bir Hablemitoğlu, onun dışında bir tane faili meçhul cinayet var mı? Biz terörle mücadele ediyoruz değil mi? 4,5 yıldır bakanlık yapıyorum ben, iç güvenlikle ilgili terörle mücadele meselesi kime ait? Ne olursunuz söyleyin, eğer böyle bir şey varsa, bakın ben boş kağıda imza atmaya hazırım, terörle mücadelede bu başarının altında gayri hukuki, beyaz toros, faili meçhul cinayetler varsa, getirin boş kağıtlar getirin istifa edeyim.
"Ben Uluslararası Af Örgütü'nün muhatabıyız. Biz acayip de mücadeleler yaptık. Özellikle FETÖ'nün, salonda şey yapılan fotoğrafları vardı ya, bu insanlığa aykırıdır falan. Burada biz bu Af Örgütü'yle ilgili her seferinde karşı karşıya geliriz. Her seferinde onlar Türkiye'de gideceği yerleri söylerler. Göndeririz, her yeri ziyaret ederler. 4,5 yıldır işkence ile ilgili en ufak bir şey önümüze koymadılar. Sistematik işkence ile ilgili önümüze bir şey koymadılar. İnsan hakları derneklerinin hepsi siyasal gözlükle bakarlar. Türkiye'de işkenceyle ilgili tespit yok. Kötü muameyle ilgili tespit vardı. O da nerede biliyor musun? Uyuşturucu satıcılarından. Uyuşturucu satıcısına kötü muamele yapıyorsun diyor.
"Sayın Ağar meselesine gelelim. Sayın Çiller'in aslında desteklediğini söylediği ilçe başkanına karşı kongreyle kazandım. 32 mahalle kongresinin 31'ine girdim, 1'ini kaybettim, 1'inde kavga çıktı, diğer 30'unu kazandık. İlçe başkanı seçildik. Sayın Ağar da zannediyorum milletvekiliydi. Sayın Çiller ile Ağar'ın karşı karşıya kaldığı pozisyon hemen hemen o dönemde başladı. Akşener'e sadece şunu söylüyorum, benimle ilgili geçmişimi ve tarihimi biliyor, bir tek karanlık, mafya, bir tek şey söylesin, bir tek, hayatımdan vazgeçerim. Her gün için geçerli. Benim bir tek gayri kanuni bir işle ilişkim olduğunu bırakın ispat etmeyi, ortaya koysunlar, ben hayatımdan vazgeçerim.
"Biz İlhan Kesici'yle birlikte Mehmet Ağar'a karşı bir pozisyon aldık, bunu herkes biliyor. Salona bir sürü insan girdik, çıkarken iki kişi çıktık. Genel olarak herkes bizi bıraktı. Seçim öncesi Sayın Çiller'le karşı karşıya kalmama rağmen, Sayın Çiller'i o dönemde de terk etmedim, salona birkaç arkadaşımız soktuk ve çıkardık. 2002'den 2007'ye kadar Sayın Ağar'a ben muhalefet ettim. Nevzat Bey şimdi milletvekili. Ben bir devlet bürokratının, bir sivil siyasi partide aktif bir pozisyonda yer almasına siyasi olarak karşıyım. Ben sivil siyasetin tarafındayım. Bu mücadeleyi bunun için gerçekleştirdik. Ahmet Davutoğlu'nun bir devlet bürokratını istifa ettirip ben milletvekili yapacağım dediğinde de karşıydım. Korkut Eken gibi tiplerin geçmiş yaptıkları görevlerden dolayı, Mehmet Eymür gibi tiplerin bugün Türkiye'de söz söyleyebiliyor olmalarının devlet adabıyla uyuşmadığına inanan insanlardan bir tanesiyim. İçişleri Bakanlığı'nı yaptım, bitti, bu benimle mezara kadar gidecek bir hadisedir. Ben hukukun dışında bir iş yaptıysam, devletin yapması gereken peşime takılmaktır. Eski ağabeylerimizin bizi bir şeyin önüne atıp savcıların göreve gelmesi lazım demelerini kabul etmiyorum.
"Sayın Ağar'ın bir marinada görev alması doğru mu, ben olsam 48 saat içinde bırakırım. İçişleri Bakanı olarak söylüyorum. Bu tip insanlar bir yerde bulunduğu zaman bunları bu meselenin üzerinden yormak kolaydır. Benim bir sigorta şirketim var. Benim hayatta sevdiğim işlerden bir tanesi. Küçük bir odam var. O yazıcının sigorta poliçesini kesmesi hoşuma gider. Çoluk çocuğumla namusumla para kazanıyorum.
"2018 ve 2019'da bizim yakaladığımız uluslararası organize suç şebekesi liderleri var. Birisi Jovan Vukotic. Balkanların en büyük suç örgütü lideri bu. Antalya'da yakaladık, ilgili ülke geldi, emniyet bakan yardımcısıyla gönderdik, kafasına çuval geçirmek zorunda kaldık. Ötekisi Nadir Salifov, Azerbaycanlı, Rusya'da 20 yıl hapis yapmış, Türkiye'yi kendine mesken edinmek istiyor. Bu kişiyle ilgili takibi ortaya koyduk, yakaladık, mahkemeye çıkardık. Mahkeme dedi ki cezasını yattı, geri gönderme merkezine aldık, avukatı gitti 2 saatte çıkaracaksınız ve yurt dışına göndermeyeceksiniz diye... Mahkemenin o kararını uygularmış gibi yaptım, göç idaresinden çıkardım, tekrar göç idaresine aldım. 2-2,5 ay sonra Azerbaycan'a iade ettik. Takip ettik gelecek diye, sonrasında her tarafında takip ettik, Yunanistan pasaportuyla Kıbrıs'a, oradan Antalya'ya, orada öldürüldü.
"Ben bir kere siyasetçi dedim, partisini söylemedim. İçişleri Bakanı'yım, bunun biraz daha ötesi daha var, ben işin bir parçasını söylüyorum. Yargı beni çağıracak, ben şunları söyleyeceğim: Bu suç örgütü lideri dosyasını Bursa'daki şu olayda siz hazırladınız, bunun 9+9 18 kişinin 9'u tutuklandı. Tutuklandıktan sonra bu suç örgütünün bu dosyası niçin ayrıldı ve siz niçin yakalama çıkarmadınız. Gittikten 3 gün sonra suç örgütü elebaşısı, emniyetten dosya fezlekeyle beraber adliyeye gitti, adliyeden 3 gün sonra yurt dışına çıktı. O tarihten, bundan 3 ay öncesine kadar, İstanbul Emniyet Müdürü bana sorduğunda gereğini yerine getireceğiz dedim. O tarihten sonra işlem niçin yapılmadı? Bunun sorumlusu ben değilim. Ben sadece bu meselenin nasıl olduğunun hukuki izahatını isteyeceğim. Ben kimsenin ihmalidir demiyorum. Bu dosyanın, İstanbul dosyasıyla ilgili en ufak bir bilgim yok, tam da bu bir operasyon. Siz bir sapkının sözünü, Süleyman Soylu benim dönüş biletim diyorsunuz, bunu ortaya çıkaracak bir tane karine Allah aşkına, böyle bir şey yok. Hadi Özışık'ı 30 yıldır tanırım, çıksın söylesin. Bir insanın işsiz kalması kötü bir şey, danışman olarak aldım, iyi de iş yaptı. İnternethaber'in kurulmasında da benim etkim oldu, yardım ettim. Destek ettiğim insandan bir şey isteyen namussuzdur, namerttir. Yardım ettiğim, destek olduğum insanlardan bir şey istemiş değilim.
"13'ünde ilk veya ikinci videosunda Hadi Özışık'la ilgili söz söylediği andan itibaren kimyam alt üst oldu. Böyle bir ilişki kurabildiğini... 6 ay önce beni aramış, bu adam benimle YouTube programı yapmak istiyor. Zinhar dedim, bu kesinlikle yanlış, işine bak dedim. Şunu buradan söyleyeceğim. Hadi Özışık'a telefon açtım, memleketi de sattın bizi de sattın dedim. Mübariz Mansimov'la ilgili haber yapmış, aradım telefonla, yanlış işler yapıyorsun, yanlış adımlar atıyorsun, hükümeti suçluyorsun, bunlar sana yakışmaz. Ben böyle söyleyince bana attığı mesaj şu, "seni Sedat Peker'e sattım öyle mi? Ben dostlarımı satmam. Seninle ilgili bin tane iftira atan adama benimle ilgili bölümüne inandın ve beni sattın dedin. Ben bu adamla ilgili seninle hiç konuşmadığım halde seni satmış oldum öyle mi?" Bir genç kıza tecavüz eden adamın önünü nasıl açabilirim ya?
"Kırmızı bültenle ilgili şikayet ettik. Thodex'le ilgili 2,5 saatte çıkardık biliyorsunuz. Peker'le ilgili müracaat ettik, difizyon denilen bir bölüme aldılar, FETÖ'cülere de böyle yaparlar. Biz FETÖ'cüleri kırmızı bültenle arayamıyoruz. İlgisizdir deyip geçiyor.
"Bu meselelerin ilk başlarında Sayın Cumhurbaşkanımızla bir değerlendirme yaptık. Beni yalnız bıraktıklarını kesinlikle düşünmüyorum. Sayın Cumhurbaşkanım benim liderimdir, bizim nasıl bir görev yaptığımızı, AK Parti'nin Türkiye'de nasıl bir yer oluşturduğunu, neyi temsil ettiğini bütün bilen millet, bunun nasıl bir operasyon olduğunu, ne konuda neyin murat edildiğini en iyi şekilde bilmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımız zaten açıklama yaptı, çok da net söyledi.
"(Taha Ün'e) Eşi ve kendisinin yaptığı servisler ahlaklı servisler mi? Ruhsar Pekcan hakkında eşinin yaptığı ahlaklı mıdır, değil midir? (İsmail Saymaz'a) Senden önce o haber Sözcü'den Serpil Yılmaz'ın haberi. Sayın Cumhurbaşkanımız bir düğüne gitmiş, ben o düğünde değilim. Ben de olabilirim o düğünde. Ben bu adamla hayatımın hiçbir yerinde bir araya gelmedim. Uzaktan bir cenazede gördüm, çirkin bir şekilde gördüm, koskoca arabalar, 50-60 tane adam. Aman Allah'ım bu nasıl bir şey dedim. Onun dışında hayatım boyunca hiçbir hadisatım söz konusu değildir.
"Türkiye Cumhuriyeti devleti güçlü bir devlettir. Bunu böyle bir klişe cümle olarak söylüyor değilim. Bütün dünya üzerimize gelirken Doğu Akdeniz'de biz varız, Libya'da biz varız. Karabağ'da, Suriye'de, Kuzey Irak'ta biz varız. Bunların hepsi Türkiye'nin rüyasında görüp inanmayacağı adımlardır. 15 Temmuz'da Amerika'nın bize yaptıklarına rağmen attığımız adımlardır.
"Bu suç örgütü lideri Türkiye Cumhuriyeti devletinden özür dileyeceke, adalete teslim olacak, kuzu kuzu cezaevine girecek, cezasını çekecek. Çıktığında etrafındaki şebeleklerle iletişim kurmayacak. Cezasını çekecek, bu bedeli ödeyecek. Bir taraftan Fethullah Gülen'e methiyeler dizeceksin... Bu yakayı kurtaramayacak. ByLock konuşmalarında nelerin geçtiğini, onun için nelerin ifade edildiğini tek tek biliyoruz. Bir yalan makinesiyle karşı karşıyayız. Ben 24 FG 0202'yi kiraladım diyor. Bu araba kiralık değil, yalan söylüyor. Eşi Özge Peker'in üzerine. Özge Peker bütün mali suç hareketlerini gerçekleştiren unsur. Herkese bir çağrım var, bu suç örgütüyle ilişkide bulunan herkes bunun bedelini ödeyecektir. Kimse bunun aykırısında bir şey düşünmesin. Hukuk mu, demokrasi mi üstün, yoksa yıllardan beri Türkiye'yi derin bir yapıya teslim etmeyi odaklamış dış güçler, yani Amerika dahil olmak üzere, onlar mı üstün bunu göreceğiz.
"Sürdürülebilir dezenformasyon. BBC Türkçe, dezenformasyon kanalıdır ya. Ben Çalışma Bakanlığı yaptım, oradan beri takip ediyorum. Hem ekonomik, hem siyasi. Geçmişten gelen bir müktesebat var. Kimin Türkiye'ye operasyon çektiğini hep beraber biliyoruz.
"Almanya'da, Almanyanın derin devleti güçlüdür, dünyanın en derin devleti güçlü olan yeri. Türkiye uyuşturucu ticaretinden suçlandı. Biz şimdi neyle suçlanıyoruz? Bunun bir operasyon olduğunu biliyorum, bunun sadece ucuz bir eleman tarafından gerçekleştirildiğinin, bunun sistematik bir şekilde sürdürülebilir olduğunu görüyorum. Kendimi niye yalnız hissedeyim. Organize suç örgütleriyle mücadele kimin işi? Kesinlikle yalnız değilim, hiçbir şekilde. Yalnız olup olmadığımı görürsünüz.
"(Ayda 10 bin dolar alan siyasetçi) Bunu savcıya gideceğim ve söyleyeceğim. Siyasetçi.
"Operasyon sadece dışarıda değil, aynı zamanda içeride yürütülüyor. Göreve geldiğin zaman her şeyin sahibi sen değilsin ki. Adam bakanlığa geliyor, meselesini anlamadan gidiyor. Kirli bilgi rotasını görüyor musunuz? FETÖ'cüler bir tarafta, milyonlarca tweet atıyorlar, YouTube kanallarında konuşuyorlar. Kolombiya meselesini bir yıl önce söylediler. Türkiye'ye haksızlık yaptırmam. Bir eleman var kim? Ali Tarakçı. Gazeteci. Sonra Esenyurt, Büyükçekmece, o civarlarda bulunan bir gazeteci. Esas iş şu, bu da benim isyanımdır. 25.09.2017. Süleyman Soylu'nun oğlunun aracı neden durduruldu diyor.
"'Birkaç gün önce, İstanbul'da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun oğlu yanında korumaları olduğu halde, yunuslar tarafından durdurulur. Ve tam yarım saat arabası aranır. Bakan Soylu devreye girmesine rağmen arama devam eder. İstanbul Emniyet Müdürü, Bakan Soylu'nun telefonlarına çıkmaz. Ve bu aramanın kokuları yakında ortaya çıkar. Bekleyin, 2017 yılının sonuna kadar çok şeye şahitlik edeceğiz.'
"Başınıza bir iftira gelirse ne yapacaksınız? Oğlumun arabası durdurulmadı. Burada çocuklarımızı hadım ettik, aman bir şeye karışmayın, bir şeyin içinde bulunmayın, dikkat edin, işinizi yapın. Bize bu şeref yeter, aç kalmayız, açıkta kalmayız. Bunun için kimse çıkıp da, böyle bir şey ayıptır, iftiradır demedi. Benim oğlumun arabasında eroin, para, bilmem ne yakalandı, ben de müdahale edememişim diye.
"Osman ve Hızır Kaptan. Ben eve gittim, dedi ki koruma daire başkanı, Hızır Kaptan'la Osman Kaptan'ın annesi kalp krizi geçirdi, orada geliyorlar. Gelirken bir ormanla ilgil mahkemesi varmış, mahkeme sebebiyle polis durdurmuş, annesinin durumu ağır, ilgilen arkadaşlarla bir konuşabilirsen... Benim bildiğim bu kadar. Dedi ki, birisi geldi, Silivri Emniyet Müdürü intihar etti dedi. İstanbul Emniyet Müdürü'nü aradı, niye intihar etti diye, kem-küm, sonra koruma daire başkanı geldi. 2-3 dakikalık bir görüşme yaptım dedi. Annesi de orada öldü. Emniyet Müdürü, 2-3 dakikalık konuşmalarda ne söylenebilir ya? Söylenecek 'birisi var bakar mısını'. Bunu dönüp Silivri Emniyet Müdürü'nde Süleyman Soylu baskı yaptı... Bunun için şu an kanun çıkıyor. Kolluğa verelim bu görevi dediler. İntiharın sebebini bilmiyoruz, bu olay hala bitmedi biliyorsunuz. Ben böyle bir şeyi... Bir insanlara can veriyoruz ya. Operasyon şöyle operasyon, Cumhuriyet gazetesinde benim altımdaki biri şunu söyler mi, 'Biz bu konuda Sayın bakanla ayrı taraflardayız'. Bana birisi bunu izah edebilir mi? Yaptığım işle ilgili ne sorarsanız sorun cevap veremeyeceğim bir şey yoktur.
"Ben Türkiye'de en çok istifası istenen adamlardan biriyim. Parlamenter sistemde de hakkında en çok gensoru verilen adamım. Ne olursunuz, elinizi vicdanınıza koyun, bir deli bir kuyuya taş atmış, diyorsunuz ki İçişleri Bakanı'nı çıkaralım. Çıkar sadece onu değil, şunu da şunu da diyebilir. Çıkar 5 milyon dolar para gönderdim diyebilir. Kim var hayatımın bir noktasında benim?
"CHP ben böyle bir adım atınca bu yetmez diyor. Mehmet Ağar neyle istifa etti. Susurluk. Bugün ne var? Bir meczup... Ben savcılığa başvurdum mu? İki ayrı madde var, bir iddiaların araştırılmasını istiyorum, iddialarda tek ben miyim? Tek ben değilsem, bir sürü insan var değil mi? Hadi Özışık var, Süleyman Özışık var, birçok isim söyleniyor değil mi? Hepsini çağıracaklar, sorgulayacaklar. Ben de gideceğim. Ben de anlatacağım. İftiralara karşı... İkinci bir şey var, diyorsun ki size bağlı kolluk. Kolluk adliyeye geçtikten sonra bana bağlı bir kolluk haline gelmiyor beyefendi, adli kolluk oluyor.
"Geçen seferki meselem apayrı bir meseledir. Geçen seferki meselem toplum sağlığıyla ilgili. Ben açıyorum zaten yargının önünü. Yargının önünü açmışım. İddialar araştırılır, bir noktaya gelinir. O zaman ben kimseyle mücadele etmeyeyim arkadaş, Murat Karayılan bana diyor ki bu adam bizi tahriş ediyor. PKK'nın üst düzey yöneticileri diyor ki Türkiye'nin erken seçime gitmesi lazım. Diyorlar ki bitiyoruz, nefes almamız lazım. Bir taraftan PKK, bir taraftan FETÖ... Benim istifa edebileceğim tek bir dayanak, bir şey bulsanız... Sizle de ilgili iddialar var. Bu size işinizi doğru iddialar olsa, inansanız, mesleğinizi yapar mısınız? Ben organize suç çeteleriyle mücadele edeceğim, onlardan biri diyecek ki şöyle şöyle bir şeyi var, dönüş biletim... Reşat Hacı Fazlıoğlu'nu tanırım, niye tanımam. Ben akrabası olduğunu düşünmüyorum. Bunlar herkesi kendi yakını, akrabası... Burada herkes birbirini tanır. Tanıyıp tanımamak önemli değil, girdiğin ilişki önemli. Bir tek kişi benim organize suç örgütleriyle veya yer altı örgütleriyle bir tek ilişkimi ortaya koysun ya...
"(Erkam Yıldırım iddiaları) Bu ateşi yakmayın ya. Yapmayın, rica ediyorum. Milyonlarca insan çocuk pornosu da izliyor, Allah'ınızı severseniz yapmayın. Milyonlarca insan sapık işler de izliyor. Biz aklı başında insanlarız. Dünyanın en iğrenç yalanlarını ortaya koyup, bunu siyasetin ana malzemesi haline getirip, bir tarafına koymak ve bu videoları izletmek, esas itibariyle bir operasyondur. Düzelttiğim şu, öyle işler var ki dünyada, hepimizin iğrendiği, netice itibariyle bunu insanların zafiyetlerini kullanarak ortaya koydukları işler de var. Adamın birisinin yalanları üzerinden bir devleti bir noktaya getirebilmenin doğru olmadığını düşünüyorum.
"10 Haziran'da Kolombiya'da tweet atıldı. Dediler ki Mersin Limanı'na gitmekte olan bir şeyi yakaladık. Biz ne yapmışız, pandemi var, arkadaşlarım böyle bir şey var dediler. Hepimiz, bununla ilgili irtibat kurmak üzere, dosyaları burada, adamlara ancak 25'ine ulaşabildik. Dedik ki bu nedir yani. Video konferansta dediler ki bu Balkan grubunun işidir. Balkan dedikleri andan itibaren Balkanlar'da kim var... 1,5 ton uyuşturucuyu kaç yılda yakaladık biliyor musunuz, 3 yıldır kovalıyorduk. Ne kadar yapıp yapmadığını uyuşturucu ticaretinin mensupları, sahipleri bilirler. Nereye geleceği, kime geleceği, nasıl geleceği, bütün bunlarla ilgili soruşturmalar o tarihten itibaren yürüyor. Panama'da nerede var? Panama tweeti atıyor, yük İtalya'ya gidecek. Bu İtalya'ya giden yükle alakalı, konteynır iniyor, 3 gün orada bekliyor, bir oraya mı buraya mı gidecek soruşturmasını yapıyoruz. Almanya'da 17 ton kokain yakalandı 25 Şubat'ta. Rotası neresidir? Güney Amerika'dan Orta Avrupa'dır. Çok yakalandığı için kokainin rotasını Balkanlar'a taşımaya çalışıyorlar. Biz mesela Van'a basarız, Van'dan eroinin rotası Hakkari'ye döner, derz oraya dönebilir. Onun rotası Afganistan'da 3 rota var. 20 tonu biz yakalıyoruz. 2002 yılında Amerika Afganistan'ı işgal ettiğin 70-80 bin dekardı üretim. Şu an üretim 380 bin dekara kadar çıktı. Türkiye'de biz Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu yakalamalarını ortaya koyduk. Türkiye'nin sentetik uyuşturucusu nereden gelir? Belçika ve Hollanda'dan. Nereye, Arap ülkelerine. Bunlar bilinmez işlermiş gibi, esrarengiz süreçte ortaya koyup, Türkiye'yi böyle bir tabloyla karşı karşıya bırakmak ana muhalefet partisine yakışır mı? Hangi organize suç işini gördünüz de İçişleri Bakanı'na niye müdahale etmedin demediniz? Türkiye'de AK Parti hükümeti geldiğinden itibaren Avrupa bizi övüyor. Biz hedef ülkeyiz, aynı zamanda transit ülkeyiz. Biz burada baskıyı iyi kurduğumuz için, tüm rotaları değiştiriyoruz.
"Burada arkadaşlarımız içlerindeki bütün soruları ortaya koydular, değerlendirmelerini yaptılar. Dün gece itibariyle arkadaşlarımızın nasıl baskı altında kaldıklarını görüyorum. Demokrasi de böyle bir şeydir. Biz bunları izah etmekte mükellefiz. Ben bu mükellefiyeti ortaya koydum."
YORUMLAR
Yorum Yap