Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel, kulislerde dolaşan iddiaları araştırdı. İşte Ağırel'in o yazısı...

"Araştırmaya başladım ve taraflarla görüştüm. Olaya ilişkin somut gelişmeler olması nedeniyle de köşemde yer vermeye karar verdim.

Fakat en baştan belirteyim her ne kadar dava aşamasında olsa da kesin bir hüküm verilmediği için tarafların adını açıklamayacağım.

Fakat söz konusu belediye başkanı herkesin tanıdığı bir isim.

Olay 2005-2006 yıllarında yaşanıyor. Mağdur kadın neden bu zamana kadar sessiz kaldığına dair sorduğum soruya ise "AKP'ye bağlılığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın zarar görmemesi için mücadele ettiği" cevabını veriyor.

Ancak en sonunda belediye başkanının başka birçok kadınla hala çapkınlık yapmasına ve onurunun zedelenmesine isyan ettiği için bunları açıklama ihtiyacında hissettiğini aktarıyor.

Dediğim gibi bu iddialar söylemden ibaret değil. Yakın zamanda Cumhuriyet Savcısı ve psikolog eşliğinde mağdur kadının ifadesi alındı ve işleme konuldu.

Ayrıca mağdur kadın iki ay önce CİMER'e de başvurarak olayı anlattı. Yani aslında olay iki aydır Cumhurbaşkanlığının da bilgisinde.

Savcılıkta anlatılanlara gelince…

Olay genç kadının, 2005-2006 yıllarında o dönem ilçe belediye başkanı olan şimdiki AKP'li büyükşehir belediye başkanı ile röportaja gitmesiyle başlıyor.

Röportajın ilgili gazetede yayınlanmaması üzerine belediye başkanı, 3-4 gün arayla birçok kez mağdur kadını arıyor. Daha sonra yayınlanmayınca "o zaman ben oraya geleyim" diyerek belediye başkanı, kadın gazeteciyi kendi kullandığı füme renkli araçla alıyor.

Devamını ifadesinden aktarıyorum:

"Araçta sadece ikimiz vardık. Araç ile beni (…) doğru götürdü. Yolda giderken bana '(…) hanım size yaklaşmak çok zor, sınırlarınızı delmek çok zor' dedi. Ben, 'olur mu öyle şey sayın başkanım' diyerek kendisine döndüğüm esnada beni dudağımdan öptü. O esnada araç hareket halindeydi. Ben hiç tepki vermedim. Daha sonra benim (…) evime gittik. Sohbet ettik. Evine döndü. (…)'e döndükten sonra tekrar beni aradı ve tekrar evime geldi. Bana 'Ben size aşık oldum' dedi. Kendisi ile evlilik hayatı konusunda sohbet ettik. Bana 'hemen olmaz ama evini alayım, arabanı alayım, (…) geldiğimde görüşelim' dedi. Ben kabul etmedim. Hatta bana yurt dışından aldığı takıyı vermek istedi. Ben kabul etmedim. Eşinden ayrılmak istediğini söyledi. Devam eden günlerde (…) ile sevgili olarak görüşmeye başladık ancak 3-3,5 ay sonra görüşmemizi sonlandırdık.

Bir ay sonra da birinin işi için ben (…) makam odasına gittim. (…) odanın dış kapsını içeriden kilitledi. Makam odasından geçilen diğer odaya girip beni 'gel bir şey söyleyeceğim' diyerek yanına çağırdı. Ben yanına gittiğimde o odanın kapısını da içeriden kilitledi. İstemediğimi söylediğim halde benimle zorla birlikte oldu. Bağıramazdım, onun makam odasıydı. Bu olaydan sonra üzüldüm, 'böyle olmamalıydı' diyerek odadan çıkıp binadan çıkarak ayrıldım. (Neden o tarihlerde şikayetçi olmadığı soruldu) O dönemde (…) bana özel hayatından bahsetmişti. Belli bir şeye gelmiş erkek karşısında bir kadının durması kolay olmuyor. O kafasına bu olayı koymuştu. Ben de fiziksel olarak karşı koyamayacağımı biliyordum. Fiziksel olarak da bu nedenle karşı koyamadım. (…) özel hayatında yaşadığı problemleri bana anlatmıştı. Ben de o tarihlerde merhamet edip şikayetçi olmamıştım. (…) kızı çok küçüktü. Onun hayatı da olumsuz etkilenir diye düşünmüştüm. Ayrıca (…) ağlamıştı. '(…) için evimi ipotek ettim, kredi almak için borcum var' demişti. O şimdi borcunu ödedi, ben bu durumdayım. Yıllar geçtikçe olayların gerçekliğini gördükçe, otel odalarında birileri ile birlikte olduğunu bayanlarla görüştüğünü duydukça bugün şikayetçi olmaya karar verdim. Devletin makamını hareme çeviremez."

Aslında olaylar burada bitmiyor. Mağdur kadının anlattığına göre taciz olayından birkaç sene sonra bir otelde konuşmak için belediye başkanı çağırıp kadına odaya çıkmayı da teklif etmiş. Ancak kadın bu sefer karşı koyup konuşmak için gittiği otelden ayrılmış.

Mağdur kadın belediye başkanının kendisini evlenme vaadiyle kandırdığını, onurunu ve gururunu ayaklar altına aldığını, hayatını mahvettiğini söylüyor. Söz konusu ifade savcılık tarafından görüntülü bir şekilde zabıt kâtibiyle birlikte alınıp görsel olarak da kayıt altına alınarak dosyaya eklendi.

Ayrıca mağdur kadının CİMER başvurusunu da gördüm. Yaşananları aynen anlatıp iki ay önce saat 19.49'da Cumhurbaşkanlığından yardım istemiş. AKP'li olduğunu söylüyor fakat bugüne kadar herhangi bir işlem yapılmamış.

Gazetecilik etik ilkeleri gereği bu ağır iddianın muhatabıyla da görüştüm. Daha doğrusu kendisi telefonlarıma yanıt vermedi. Basın danışmanıyla konuştum. Konudan haberleri olduğunu fakat iddiaların tamamen gerçek dışı olduklarını dile getirdi. Öte yandan mağdur kadının da akli dengesinin yerinde olmadığı suçlamasını yönelttiler. Fakat savcılığın uzmanlar eşliğinde aldığı ifadeyi kabul ederek dosyaya eklemesi sanırım bu iddiayı çürütüyor.

Konunun takipçisi olacağım. Yargı aşamasında yaşanacak gelişmeleri aktaracağım.

Objektif yaklaşması zor bir konuda iddiaların muhatabından daha tatmin edici cevaplar beklerdim.