Bu kadar dolar basılıyor da değeri niçin düşmüyor!
Mahfi Eğilmez, koronavirüs salgını sırasında değeri diğer para birimlerine göre artan dolarla ilgili bir yazı kaleme aldı.
- | Son Güncelleme:
- | Patronlar TV
Kendi blogunda yayımladığı “Bu kadar dolar basılıyor da değeri niçin düşmüyor?” başlıklı yazıda Eğilmez, “Sonuçta arzı hızla artsa da bütün bu nedenlerle talebi daha fazla artınca doların değeri düşmek bir yana yükseliyor.” ifadelerini kullandı.
Mahfi Eğilmez’in “Bu kadar dolar basılıyor da değeri niçin düşmüyor?” başlıklı yazısı şöyle:
“Başlıktaki soru son zamanların en çok merak edilen konularından birisi. Hatta oradan giderek ‘acaba herkes bu şekilde para bassa dünyadaki sorunlar daha rahat çözülebilir mi?’ sorusuna kadar geliniyor.
Önce bakalım küresel krizden bu yana ne kadar dolar basılmış. 22 Nisan 2020 itibarıyla Fed bilançosunun aktif büyüklüğü yaklaşık 6,6 trilyon dolar olmuş. Küresel krizin başladığı tarih olarak kabul edilen 2008 yılı Ağustos ayında bu miktar yaklaşık 900 milyar dolardı. Demek ki 2008 Ağustosuyla 2020 Nisanı arasında Fed bilançosunun aktifi 7 kattan fazla artış göstermiş. Ağustos 2008’de dolaşımdaki dolar banknotlarının tutarı yaklaşık 830 milyar dolarmış, 22 Nisan 2020 itibarıyla bu miktar 2,3 kat artarak yaklaşık 1.9 trilyon dolar olmuş. Aşağıda soldaki grafik Fed bilançosunun, sağdaki grafik de dolaşımdaki dolar banknotu miktarının gelişimini gösteriyor.
Fed’in küresel krizin başlangıcından bugüne kadar dolaşıma çıkardığı ek 1 trilyon doların üzerindeki para, bilançoda yaklaşık 5,7 trilyon dolarlık bir artış yaratmış bulunuyor. Hangi açıdan bakarsak bakalım küresel krizin başlangıcından bu yana basılan dolarların yarattığı fiziksel ve sanal alım gücü artışı müthiş boyutlara ulaşmış görünüyor. Bu kadar dolar basılmış ve onunla bu kadar yüksek alım gücü yaratılmış iken acaba doların değeri nasıl gelişmiş? Bunu iki şekilde ölçebiliriz.
İlk olarak doların iç değerinin nasıl geliştiğine bakmamız gerekir ki bunu dolar enflasyonunun seyrine bakarak görebiliriz. İkinci olarak doların dış değerinin nasıl geliştiğine bakmamız gerekir. Onu da doların 6 önemli para birimine (Euro, Yen, Pound Sterling, Kanada doları, İsveç Kronası, İsviçre Frangı) karşı oluşturulmuş olan Dolar Endeksine bakarak anlayabiliriz. Endeks 100’ün üzerindeyse dolar değerli demektir.
Aşağıda soldaki grafik doların iç değerini yani dolar enflasyonun, sağdaki grafik de Dolar Endeksinin değişimini gösteriyor
Dolar enflasyonunu sergileyen soldaki grafiğe göre bu kadar para basılmasına karşın doların ciddi bir enflasyonla karşılaşmadığı enflasyon yüzde 2 – 4 bandı arasında salındığı görülüyor. 2020 ilk çeyreği itibarıyla da enflasyon yüzde 2’nin altına düşmüş bulunuyor. Doların dış değerini gösteren sağdaki grafiğe göre piyasadaki miktarı bu kadar artmış olmasına karşın doların başlıca paralara karşı değeri düşmek bir yana yükselmiş görünüyor.
Normal koşullarda bu kadar fazla para basıldığında paranın iç değerini de dış değerini de yitirmesi gerekirdi. Doların değerini yitirmemesinin birkaç nedeni var: (1) ABD ekonomisinde bir bozulma ortaya çıktığında, hatta daha çıkmadan önce dünyadaki bozulmaların ABD ekonomisini etkileyeceği anlaşıldığında, Fed hızla karar alıp ekonomiye müdahale ediyor.
Bu tür hızlı reksiyonları geçmişte hep olumlu sonuçlar verdiği için Fed ciddi bir itibar kazanmış bulunuyor. O nedenle para basarak müdahale ettiğinde sistemi toparlayacağı düşünülüyor. (2) Dolar, biraz da Fed’in kazandığı bu yüksek itibar sonucu, ABD’nin parası olarak algılanmaktan çok dünya parası gibi algılanıyor. Kendi ülkesinin parasının değeri düşenler dolar talep ediyor. (3) Başka ülkelerde finansal yatırımı (plasman) olan gelişmiş ülke fonları ve yatırımcıları o ülkelerdeki plasmanları satıp çıkarlarken dolar talep ediyorlar. (4) Söz konusu fonların gösterdiği teminatlar yetersiz hale gelince ek teminat için yeniden dolar alıyorlar.
Sonuçta arzı hızla artsa da bütün bu nedenlerle talebi daha fazla artınca doların değeri düşmek bir yana yükseliyor. Fed eğer dolar basmasaydı talepte yaşanan artış nedeniyle doların değeri çok daha fazla yükselecek, bu da ABD ekonomisi açısından ciddi bir rekabet kaybına yol açacaktı.”
YORUMLAR
Yorum Yap