Cemiyet hayatının ünlü ismi Selma Türkeş: Lütfen kimse nankörlük etmesin
Sağlık alanında yapılan yatırımların kıymetini koronavirüs salgını döneminde daha iyi anladığımızı belirten Selma Türkeş, “Şehir hastanelerine karşı çıkanlar oldu, o hastaneler olmasaydı insanlar sokaklarda kalırdı” dedi.
- | Son Güncelleme:
- | Patronlar TV
Gelişmiş ülkelerin pandemi sürecinde eksiye indiklerini söyleyen Türkeş, şöyle devam etti: “Bakanımız Berat Albayrak ile Türkiye bu süreçten ekonomisi güçlenerek çıkıyor. Ülkemizin geleceği adına kavga etmemeli, birlik olmalıyız”
Cemiyet hayatının ünlü ismi Selma Türkeş, Günaydın'a konuştu. "Bugüne kadar oyumu hep Cumhurbaşkanı Erdoğan'a verdim" diyen Türkeş, Erdoğan'ı Türkiye için desteklediğini söyledi. Türkeş "Cumhurbaşkanımız inançlı ve ülke sevgisini her şeyin önüne koyan bir lider. Bu ülke için bir değer, bir marka. Bizim bu değere sahip çıkmamız gerekiyor" diye konuştu.
ERDOĞAN'A İNANIYORUM
Karantina sürecinde Türkiye'yi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı takdir eden açıklamalar yapmıştınız. Bu açıklamalarınız çevrenizde nasıl karşılandı?
Öncelikle şunu söyleyeyim; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı yaptığı şeylerden dolayı takdir eden biriyim. Ben bir insana inanırsam onu sonuna kadar desteklerim. Hiç unutmuyorum, çevremdekilere, "2002 seçimlerinde oyumu Erdoğan'ın partisine verdim. Ondaki lider enerjisini, ülke sevdasını ve aileye verdiği değeri gördüğüm için çok umutluyum, ona inanıyorum" demiştim. İstanbul'u bu kadar güzelleştiren biri, ülkemizi de güzelleştirir diye düşündüm. Haklı da çıktım. AK Parti kurulduğu günden beri de destekliyorum. Bugüne kadar hep oyumu Erdoğan'a verdim. Benim devletle en ufak bir iş ilişkim yok. Kişisel hiçbir menfaatim yok. Yani kimse 'Sen devletle iş yapıyorsun, o yüzden böyle konuşuyorsun' diyemez. Erdoğan'ı Türkiye için destekliyorum. İnançlı ve ülke sevgisini her şeyin önüne koyuyor. Bunlar benim için çok kıymetli. Yapılan projelerle 18 yıldır çok başarılı yönetiliyoruz. Cumhurbaşkanımız, bu ülke için bir değer, bir marka. Onun için bu değere sahip çıkmalıyız anlayışındayım. Politik olarak hangi süreçlerden geçildiğini çok iyi irdeleyen ve gören biriyim. Geçmişle yaşadığımız dönemin analizlerini yapabilen, kıyaslayan biriyim. Altyapısı, üstyapısı, şehirlerin modernizasyonu; Cumhurbaşkanımız sayesinde, onun gayretleriyle oldu... Yoksa köy gibiydi Türkiye. Onun için alabildiğine gelişen bir memleket, güçlü bir Türkiye olarak bu yapılanlara şahitlik ediyoruz. Lütfen kimse nankörlük yapmasın. Bu süreç şimdi otomatik olarak yönetilmeye başlamadı. Bir birikim olmasa hemen başaramazsınız zaten. 18 yılın getirdiği yatırımlar, sistemler bu sürecin iyi yönetilmesine yardımcı oldu.
ŞEHİR HASTANELERİ OLMASA İNSANLAR SOKAKTA KALIRDI
Sağlık alanında yapılan yatırımlarla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Bu alandaki yatırımların kıymetini koronavirüs salgını döneminde çok daha iyi anladık. 'Şehir hastaneleri niye yapıldı?' diye karşı çıkanlar vardı. Eğer o hastaneler olmasaydı insanlar sokaklarda kalırdı. Şehir hastanelerine karşı çıkanlar da bu sefer 'Neden hastane yapmadınız?' diye eleştiri yapardı. Bir Türk vatandaşı olarak ülkemizin sağlık alanındaki başarısından dolayı gurur duyuyorum. Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum. Sağlık çalışanlarımıza da minnettarım. Savunma sanayide de, ulaşımda da, eğitim alanında da çok önemli yatırımlar yapıldı. Mesela açılan üniversite sayısına bakın... 18 yılda üniversitelerimiz çok büyük oranda arttı. 18 yıl önceki üniversite sayısı ile şimdiki sayı karşılaştırılırsa bile bu fark görülür. Türkiye kendi arabasını, kendi savunma sanayi üretimini yapan ve ihraç eden büyük bir ülke konumuna geldi. Gelişmiş ülkeler pandemi sürecinde eksiye inerken Bakanımız Berat Albayrak ile Türkiye bu süreçten ekonomisi güçlenerek çıkıyor. Bakın, ülkemiz çok yönlü bir mücadele içinde. Bir yandan sınır ötesi mücadelemiz var, diğer yandan doğal kaynaklarımıza gelen tehditler var. Bunu iyi görmeliyiz. Ülkemizin geleceği adına kavga etmek yerine birlik olmamız gerekiyor. Hep birlikte büyük Türkiye için mücadele etmeliyiz. Gençlere de hep bunu söylüyorum... Tarihi bir süreçten geçiyoruz. Ülkemiz her türlü zorluğu atlatacak güçte. Ben çok umutluyum geleceğimizden.
MAHALLE BASKISI YAPANLARA GÜLÜP GEÇİYORUM
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı desteklediğiniz için mahalle baskısı görüyor musunuz?
Evet. Erdoğan'ı desteklediğim için mahalle baskısı görüyorum zaman zaman. Mahalle baskısı karakterime ters geliyor. Bunu yakın çevrem iyi bilir. Ben doğru bildiğini yapan ve söyleyen biriyim. Bakın ben çok şey gördüm ve yaşadım. Beni düşüncelerimden dolayı eleştirenler, benim yaşadığım zorlukları yaşamadı. O yüzden onlara gülüp, geçiyorum. Fikirlerimden dolayı, sevdiğim ve desteklediğim insanlardan dolayı bana mahalle baskısı yapanlar demokrat değil ve demokratça düşünmüyorlar. İdeolojik bakmak yanlıştır. Demokratlığın gereği ülkeye, millete yapılan hizmetlere göre değerlendirme yapmaktır. Bundan dolayı ben nasıl herkesin kararına saygı duyuyorsam, benim kararlarıma da saygı duyulmalı.
90'LAR TÜRKİYE'SİNDE HALİL'E YARGISIZ İNFAZ YAPILDI
'Film gibi bir hayat yaşadım' derler ya, bence sizin yaşamınız da öyle... Katılır mısınız?
Tabii ki birçok insan gibi benim de kolay bir hayatım olmadı ama yaşadığım her şey için şükreden biriyim. Küçük yaşlarımdan itibaren çalıştım. Mankenlik yaparak kendi ayaklarım üzerinde durdum. Basında çok renkli bir yaşamım varmış gibi yansıtıldım ama aslında ben ve eski eşim (Halil Bezmen) büyük badireler atlattık. Ben Halil Bey ile tanıştığımda, Halil Bey'in fabrikaları 80'lerde anarşinin kol gezdiği bir dönem olduğu için kapatılmıştı. Bütün ülke sıkıntı içindeydi. Halil Bey, kendi işyerine bile giremiyordu. Bizim evliliğimiz o dönem oldu. Ancak Halil Bey aileden gelen varlıklı bir sanayiciydi. Ayrıca entelektüel ve birikimli bir insandır, kendisinin entelektüel çevresinden çok şey öğrenerek yetiştim ve büyüdüm. Boşandıktan sonra da Halil'e karşı yapılan haksızlıklara ve yargısız infaza karşı mücadele ettim. Ve ona atılan iftiraları da temize çıkardım. Kendimi riske atarak bunu yaptım. Evliliğimizde başımıza çok olaylar geldi. 90'lar Türkiye'sinde Halil'e yargısız infaz yapıldı. Amerika'da çok zor bir yaşamımız oldu. Tüm bu yaşananlara rağmen 'İyi ki onunla evlendim' diyorum ve yaşadığım hiçbir şey için pişmanlık duymadım. Kadere inanmış bir insan olarak, yaşayacaklarım varmış, yaşamışım. Netice olarak bugün huzurlu bir yaşamım var, bunun için tekrar şükrediyorum.
MEDYA BANA VE ÇOCUKLARIMA PSİKOLOJİK ŞİDDET UYGULADI
Eski eşinize haksızlık yapıldığını söylüyorsunuz. Peki neden Türkiye'de kalıp mücadele etmek yerine ABD'ye gittiniz o dönem?
O yıllarda daha Halil'e iftiralar başlamadan önce ayrılmaya karar vermiştim zaten. İki evladım bu durumdan etkilenmesin diye Amerika'ya gidip bir süre Türkiye'de görünmek istemedim. Benim hiçbir zaman Türkiye'yi terk edip Amerika'ya yerleşmek gibi bir düşüncem olmadı. Vatan benim için kutsaldır, ait olduğum yer burası. Halil de hakkında iftiralar başlayınca Amerika'ya yanımıza geldi. O zor günlerinde bir süre daha birlikte yaşadık. Medya bana ve çocuklarıma çok büyük bir psikolojik şiddet uyguladı o yıllarda. Şimdi 'kadına şiddete hayır' diyenlerin bir kısmı bana o dönem en büyük şiddeti gösterdiler. Yazdıklarıyla, haberleriyle... Düşünün ufacık çocuklarıma okul çıkışına gidip, onlara Halil hakkında soru soruyorlardı. Bir kadın ve anne olarak çok canım yandı. İki çocuğumla birlikte Türkiye'de o koşullarda evliliğimi daha fazla sürdürmek istemedim. Halil ile konuşup anlaştıktan sonra Türkiye'de boşanacaktım. Ama Amerika'dayken Halil büyük iftiralara maruz kalınca ben de onu bırakıp gelemedim. Doğru bildiğimi, inandığımı cesurca dile getiren biriyim, koşullar ne olursa olsun. Halil ile Amerika'ya kaçma gibi durumum olmadı hiçbir zaman. Halil'in böyle bir düşüncesi yoktu, medya o kadar çok üzerine geldi ki ve yargısız infaz yapıldığı için bir süreliğine bizim yanımıza geldi.
ŞİDDETE KARŞI ANNELERE BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR
Kadına yönelik şiddet en önemli sorunlarımızdan biri. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?
Kadına şiddetin kabul edilebilir bir yanı yok. Şiddetin her türlüsüne karşıyım. Kadını el üstünde tutan bir medeniyetin temsilcileriyiz biz. Annelerin ayakları altına cenneti seren bir anlayışın, bir kültürün mirasçılarıyız. Bırakın kadına şiddeti, insanlığa şiddet uygulayan her düşüncenin ve fiilin karşısındayım. Ama maalesef kadına şiddet kanayan yaramız haline geldi. Burada kadınlara, annelere çok büyük görev düşüyor. Bu bağlamda ben yaşadığım acıları çocuklarıma yansıtmamaya çalıştım. Bu yaşananlar onlarda travma yaratmasın diye çok çabaladım. İnsana değer vermeyi, saygı duymayı küçük yaşlarından itibaren onlara öğrettim. Şimdi ikisi de eşlerini el üstünde tutuyor. Bu da benim başarım. Annelerimiz lütfen erkek çocuklarını yetiştirirken ailede yaşanan gerilimleri, kavgaları onlara yansıtmasın. Kavga, gürültü içinde büyüyen erkekler sonrasında şiddete de eğilimli oluyor. Çocukları bu ortamlardan uzak tutmak çok önemli.
Tuba Kalçık/Günaydın
YORUMLAR
Yorum Yap