Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan büyükelçiler açıklaması: Paniğe kapıldılar
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim niyetimiz asla kriz çıkarmak değildir. Ülkemizin hakkını, hukukunu, onurunu, çıkarlarını ve egemenlik haklarını korumaktır. Bugün aynı büyükelçilikler tarafından yapılan yeni bir açıklamayla yargımıza ve ülkemize yönelik bühtandan geri dönülmüştür" dedi.
- | Son Güncelleme:
- | Patronlar TV
Korona virüsü salgınında gelinen son durum, 10 büyükelçinin açıklaması ile yurt içi ve yurt dışındaki gelişmelerin görüşüldüğü kabine toplantısı sona erdi.
Toplantının ardından açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
* Şu hususun altını bilhassa çizmek istiyorum, hükümete geldikten sonra en çok önem verdiğimiz ve en çok emek harcadığımız konulardan biri Afrika kıtasıyla ilişkilerimizi geliştirmekti. Bu anlayışla başbakan ve cumhurbaşkanı sıfatıyla 30 Afrika ülkesine 50 seyahat gerçekleştirdik. Diplomatik temsilcilik sayımızı kıta genelinde artırırken ticari ve ekonomik iş birliklerimizi de güçlendirmeye çalıştık.
* Dünyanın yükselen kıtası Afrika'nın önemi 21. yüzyılda giderek daha da çok artacaktır. Sağlık ve iklim krizleriyle sarsılan, dengeleri bozulan, yeni arayışlara yönelen dünya için Afrika’nın mümbit toprakları hala en değerli kaynaktır. Sömürgecilerin sürekli biçim, yol, yöntem değiştirerek kıtayı ellerinde tutma gayretleri bitmedi ve bitmeyecektir. Buna karşılık Afrika halklarının hafızalarında geçmişte yaşadıkları acılar tüm tazeliğiyle durmaktadır.
“TÜRKİYE'NİN AFRİKA'YA BAKIŞI BATIDAN FARKLIDIR”
* Daha önemlisi Afrikalı dostlarımız sahip oldukları zenginliklerin öneminin ve kendilerine sağlayacağı faydanın da farkındadır. Afrika toplumları artık sömürülmek, ezilmek, öldürülmek değil adil bir paylaşımla gelişmek, kalkınmak, büyümek ve insanlığa bu şekilde katkıda bulunmak istiyor.
* Hiç şüphesiz Türkiye'nin Afrika'ya bakışı batıdan farklıdır.Tarihinde sömürgecilik lekesi ve katliam ayıbı bulunmayan bir ülke olarak kıtaya insan merkezli yaklaştığımızı muhataplarımız da görüyor. Bunun içinde özellikle bizi farklı bir yere koyuyorlar. Tabii asırlardır sömürülen siyasi, sosyal ve ekonomik düzeni bu şekilde kurulmuş bir coğrafyada mesafe katetmek öyle kolay olmuyor.
* Sömürgecilerin izlerini kıtanın dört bir yanında siyasetten ekonomiye, sosyal ve kültürel hayata kadar her alanda görmek mümkündür. Buna rağmen Türkiye’nin karşılıklı saygıya, muhabbete, dayanışmaya, birlikte kazanmaya ve paylaşmaya dayalı politikaları artık yavaş yavaş kök salmaya, taban tutmaya, karşılık bulmaya başlamıştır.
“GÜÇLÜ DOSTLUK VE İŞ BİRLİĞİ KÖPRÜLERİ KURUYORUZ”
* Türkiye’nin kıtadaki pek çok bölgeyle 500 yıllık geçmişe sahip kültürel ve beşeri ilişkilerinin bulunması işlerimizi oldukça kolaylaştırıyor. Aynı şekilde Kızılay, TİKA, Yurtdışı Türkler Başkanlığı, Maarif Vakfı Yunus Emre Enstitüsü, insani yardım kuruluşlarımız gibi yapılarımızla kıtada yürüttüğümüz faaliyetler fevkalade müspet bir iklim oluşturmuştur. İşte bu altyapı üzerinde Afrika’yı pazar değil ortak olarak gören bir yaklaşımla kıtanın tamamında güçlü dostluk ve iş birliği köprüleri kuruyoruz.
* Ülkemizde neredeyse her ay bir veya birkaç Afrikalı misafirimizi ağırlıyoruz. Aynı şekilde davet alıyoruz. İnşallah en kısa sürede yeni bir Afrika programıyla bu güzel iklimi daha ileriye taşıyacak adımlar atacağız.
* Eğitim, sağlık, ticaret gibi amaçlarla Türkiye’ye gelen Afrikalıların sayısının her geçen yıl artması, ilişkilerin geleceği bakımından umut verici olduğuna işaret ediyor. İş insanlarımızın Afrika’daki yatırımlarının da sürekli büyüdüğüne ve genişlediğine şahit oluyoruz.
* Son seyahatlerimizde 3 ülkede toplam 18 ekonomik ve kültürel anlaşma veya mutabakat imzalandı, ortak bildiri yayımlandı.
* Türkiye’nin Afrika’da attığı her adım elbette kıtayı kendi arka bahçeleri olarak gören eski sömürgecileri rahatsız ediyor. Ülkemiz aleyhinde batıda yürütülen kampanyaların gerisindeki sebeplerden biri de budur. Kimse kusura bakmasın.
* Biz Afrikalı dostlarımızla ortak bir gelecek inşa etmeyi, dolayısıyla sömürgecilere rahatsızlık vermeyi sürdüreceğiz. Her ne kadar bize olan husumetlerinden dolayı gözlerine perde inenler Türkiye-Afrika ilişkilerindeki gelişmeleri önemsizleştirmeye çalışsa da kıtada ülkemiz adına çok hayırlı ve faydalı işler yapmaya devam edeceğiz.
BÜYÜKELÇİLERLE İLGİLİ AÇIKLAMA
* Bağımsız ve tarafsız yargımızla yargı mensuplarımıza yönelik bu saygısızlığa gereken cevabı vermek, devletin başı olarak herkesten önce bizim görevimizdir. Cumhurbaşkanı olarak, malum açıklamayı yapan büyükelçiler hususunda ülkem ve milletim adına ortaya koyduğumuz tavır, işte bu sorumlu ve samimi duruşun tezahürüdür.
* Bin yıllık vatan Anadolu’da neredeyse her gün mücadeleyle geçiyor, bugün de ülke ve millet olarak sınırların güvenliğinden siyasi, ekonomik ve sosyal alana kadar her cephede aynı mücadeleyi veriyoruz.
* Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Milli Mücadele’nin en kritik safhalarından biri olan Sakarya Meydan Muharebesi’nde söylediği “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır” ilkesi, Türkiye için hala geçerli.
* Boş bıraktığımız, ihmalkar davrandığımız, gereken tedbiri almadığımız, yeterli tahkimatı yapmadığımız her alanın, ülkemizin istiklali ve istikbali için bir tehdit olarak karşımıza çıktığı gerçeğini defalarca yaşadık. Bu tecrübenin ışığında diplomasiden, güvenliğe, ekonomiden teknolojiye uzanan geniş bir yelpazede ülkemizi güçlü tutmak, milletimizin haysiyetini korumak için canla başla mücadele ediyoruz.
* Yürüttüğümüz mücadelede Cumhuriyetimizin bir asırlık birikimi, Osmanlı ve Selçuklu’nun 10 asırlık mirası, medeniyetimizin 15 asırlık zenginliği, devletimizin 20 asırlık geleneği en büyük güç kaynağımızdır.
* Tarihin her döneminde olduğu gibi bugün de kimi dış kimi iç kaynaklı sıkıntılar, zorluklar bulunuyor. Türkiye diye bir devletin, Türk milleti diye bir milletin bırakınız sahip olduğu gücü ve imkanları, varlığına bile tahammülü olmayanlar bugün de boş durmuyor.
* Kendi güvenlikleri ve refahları söz konusu olduğunda dünyayı ateşe atmaktan çekinmeyenler, Türkiye’nin aynı çerçevedeki hassasiyetlerine saygı göstermelerini beklemiyoruz.
* Bunun örneğini darbelerden vesayet düzenine verilen desteğe, terör örgütleri konusunda sergilenen çifte standarttan bölgemizdeki insani güvenlik krizleriyle ilgili tutuma kadar sayısız örnekte gördük, görüyoruz. Küresel yönetim sisteminin vanasını elinde tutanlar, kendi sınırları içindeki tek bir olumsuzluk karşısında dahi her türlü hak ve hukuku askıya almayı meşru sayarken milyonlarca insanın ölümünü duyarsızlıkla seyrediyor.
“PANİĞE KAPILDILAR”
* Ucu kendilerine değen hususlarda hukuk, teamül ve ahlak tanımayanlar, konu mazlum ve mağdurlar, konu Türkiye gibi hakkı ve adaleti savunanlar olduğunda ağız birliği yapıp bambaşka istikametlere yönelebiliyor. Geçmişte uzunca bir süre bu anlayışla ülkemizi istedikleri gibi yönlendirenler, istedikleri gibi şekillendirebilenler, Türkiye artık kendi duruşunu sergilemeye başladığında paniğe kapıldılar.
* Bir süredir yaşanılan siyasi, ekonomik, toplumsal, diplomatik saldırıların gerisinde bu panik halinin yol açtığı acelecilik ve saygısızlık bulunuyor. Türkiye’nin nezaketini zaaf olarak görerek eski alışkanlıklarına yönelenler, yaptıkları yanlışı kabul etmedikleri sürece hak ettikleri cevabı alacaklardır. Son dönemde bazı ülkelerin büyükelçileri tarafından yapılan hadsiz ve talihsiz açıklamayı da aynı çerçevede değerlendiriyoruz. Bu açıklama herhangi bir kişiyi ve konuyu değil doğrudan ülkemizin yargısını ve egemenlik haklarını hedef almıştır.
* Her şeyden önce bu tavır ülkemizdeki yargı teşkilatımız, hakimlerimiz, savcılarımız avukatlarımızla birlikte tüm yargı mensuplarımıza yapılmış bir büyük hakarettir. Anayasamızın 138’inci maddesinde belirtildiği şekilde, Türk yargısı kimseden talimat almaz, kimsenin emrine girmez. Kendi yasama ve yürütme organlarımızın bile Anayasa gereği işine karışamadığı yargımızı, bir grup büyükelçinin sigaya çekmesine tahammül edemeyiz.
* Dünyada nice acılar yaşanır, zulümler yapılır, adaletsizlikler sergilenirken Türkiye’yi dillerine dolayanların amaçlarının hak, hukuk takibi olduğuna kimse bizi inandıramaz. Bağımsız ve tarafsız yargımızla yargı mensuplarımıza yönelik bu saygısızlığa gereken cevabı vermek, devletin başı olarak herkesten önce bizim görevimizdir.
* Cumhurbaşkanı olarak, malum açıklamayı yapan büyükelçiler hususunda ülkem ve milletim adına ortaya koyduğumuz tavır, işte bu sorumlu ve samimi duruşun tezahürüdür. Bizim niyetimiz asla kriz çıkarmak değil, ülkemizin hakkını, hukukunu, onurunu, çıkarlarını ve egemenlik haklarını korumaktır.
“BÜHTANDAN GERİ DÖNÜLMÜŞTÜR”
* Bugün aynı büyükelçilikler tarafından yapılan yeni bir açıklamayla yargımıza ve ülkemize yönelik bühtandan geri dönülmüştür. Viyana Sözleşmesi’nin 41’inci maddesine, yani ülkelerin kanunlarına ve nizamlarına uyulacağı, içişlerine karşılamayacağı taahhüdüne bağlılıklarını ifade eden bu büyükelçilerin artık Türkiye’nin egemenlik hakları konusundaki beyanlarında daha dikkatli olacaklarına inanıyoruz. Ülkemizin bağımsızlığına ve milletimizin hassasiyetlerine saygı duymayan hiç kimsenin, sıfatı ne olursa olsun bu ülkede barınamayacağını da ayrıca ifade etmek istiyorum.
* Bu süreçte kimin Türkiye’nin ve milletin yanında durduğu, kimin de ellerin kılıcını çaldığı bir kez daha görüldü. Türkiye’nin bugün yaşadığı en büyük sancılardan biri de bu tür meselelerde yerli ve milli duruş sergilemeyi bir türlü başaramayan kimi siyasetçi, eski diplomat ve medya mensubundan oluşan güruhtur.
* Kişisel hırsları, ideolojik saplantıları ve kalplerini karartan kinleri uğruna kendi ülkelerinin aleyhindeki kampanyaların gönüllü aparatlığına soyunan, sözcülüğünü üstlenen mankurtları milletimiz yakından takip etmektedir. Önümüzdeki dönemde güvenlikten ekonomiye pek çok sorunumuzla birlikte inşallah bu hastalıklı zihniyetten de kurtulacağız.
* Ülke ve millet olarak bu tür çarpıklıklarla, uluslararası medyadan siyasetçisine kadar farklı kesimler üzerinden ilk defa karşılaşılmadı. Gezi olaylarında, neredeyse bir ay boyunca ülkemizden yapılan canlı yayınları hatırlayın. Benzer hadiseler çok daha vahim boyutlarda Avrupa başkentlerinde yaşandığında aynı çevreler tek bir karenin bile dışarıya sızmasına izin vermediler.
“ZERRE KADAR GERİ ADIM ATMADIK”
* Ülkemizin yakın tarihindeki en büyük ihanetleri olan 17/25 Aralık emniyet, yargı darbe girişiminin ardından kopartılan fırtınaları da hatırlayın. PKK terör örgütünün çukur eylemleri ve HDP’nin 6-8 Ekim kanlı sokak olayları sırasında yaşananları da hatırlayın. DEAŞ’ın ve PKK’nın sınırlarımız boyunca ve sınırlarımız içinde gerçekleştirdikleri kanlı eylemleri de hatırlayın.
* Elbette 15 Temmuz darbe girişimini hatırlayın. Bunların hangisinde ülkemize her fırsatta demokrasi ve hukuk diskuru çekenlerin haktan, adaletten, meşruiyetten hepsini bir kenara bıraktım, insanlıktan yana tavır aldığını gördünüz mü? Tam tersine bu hadiselerin hepsinde de terör örgütleri ve darbecilerin sırtları sıvazlanmış, Türkiye’nin seçilmiş yöneticileri, diplomasi ve medya kıskacına alınarak pes ettirilmeye çalışılmıştır.
* Allah’ın yardımı ve milletimizin desteğiyle tüm bu oyunları bozduk, tuzakları boşa çıkardık, hevesleri kursaklarda bıraktık. Hangi engelle karşılaşırsak karşılaşalım ülkemizi 2023 hedeflerine ulaştırma azmimizden zerre kadar geri adım atmadık. Terör ve darbe ile yapamadıklarını ekonomi ile başlattıkları sinsi saldırıları da engelledik, engelliyoruz.
KILIÇDAROĞLU’NA TEPKİ
* Türkiye gibi misyon sahibi bir ülkede hiçbir hadise rastgele yaşanmaz. Hiçbir karar tesadüfen alınmaz. Biz niçin yaptığımızı da bunun sonucunda ne olacağını da gayet iyi biliyoruz. Çalışmadığımız lider, arka planına vakıf olmadığımız hadise kalmadı. Milletimiz emin olsun ki bu hedefe çok yaklaştık. Dünyanın en güçlü sağlık altyapısını biz kurduk. Eşi benzeri olmayan şehir hastaneleri biz yaptık. Eskişehir’e git Bay Kemal orada hepsini gör.
* Çin’den dünyanın en önemli fabrikası orada, kurutma, çalışma makinesinin açılışının yaptığımız tesisin modern bir şekilde kurduk. Kurulu enerji gücümüzü 3 katından fazla artırdık. Çoğalan nüfusa rağmen elektrik sıkıntısı çekmeyerek, bu yatırımların meyvesini toplamaya başladık. Ülkemizin her şehrine yaydığımız üniversitelerimizle, yetişmiş insan kaynağımızı güçlendirdik. Adam utanmadan sıkılmadan ’81 vilayete niçin Üniversite kuruyorsunuz’ diyor.
* Biz 81 vilayetteki evlatlarımızın ülkenin bir ucundan diğer ucuna gitmemesi için bunları kurduk. Ne çileler çekti bu ülkenin evlatları. Bundan niye rahatsız oluyorsun Bay Kemal? Ve 207 üniversite ile biz şuanda ilim irfan dağıtıyoruz ve dağıtmaya devam edeceğiz.
* Sizin yapamadıklarınızı biz yaptık, yapıyoruz. Bu örnekleri her alana, her başlığa vermek mümkündür. CHP deyince çılgına dönüyorlar.
* Dışarıda ve içeride tek bir koro halinde yürütülen kampanyanın amacı bizden kurtulmak değil, ülkemize kazandırdıklarımızı yok etmektir. Dertleri bu. Kardeşlerim bayraklar, çehreler, ifadeler farklı olabilir. Ama amaç aynıdır. O da büyük ve güçlü Türkiye.
* Özellikle Türkiye’nin önünü kesmektir. Başaramayacaksınız. Ya bu ülkenin bağımsızlığını, bu devletin büyüklüğünü kabul edeceksiniz. Ya da nefesiniz tükenene kadar içinde bulunduğunuz çukurda debelenmeye devam edeceksiniz.
YORUMLAR
Yorum Yap