Ebru Özdemir: Suna Kıraç ve Güler Sabancı'dan çok etkilendim

Ebru Özdemir: Zorbalık beni acayip rahatsız ediyor. Her şeye şiddet kadına, hayvana, çocuğa, çalışana şiddet.. Bunların olmadığı bir dünya istiyorum.

  • | Son Güncelleme:
  • | Patronlar TV

Türkiye'nin önde gelen iş insanlarından Limak Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir'e göre, ekonomik bağımsızlığını almış, özgüvenli kadınlar yetiştirirsek o zaman kendilerine şiddet uygulatmaz.

Sürekli problem problem diyen insanları sevmem. Herkesin birbirine saygılı, hoşgörülü olduğu bir dünya hayal ediyorum diyen Özdemir iş hayatında en çok Suna Kıraç ve Güler Sabancı'dan etkilenmiş.

Ebru Özdemir ile işe bir mola verip sosyal sorumluluk projelerini, kadınları, hayallerini, tutkularını, ne okuyup neler izlediğini konuştuk.

DOĞUŞTAN MÜHENDİS

Kariyer planlamanızı nasıl yaptınız gerçekten inşaat mühendisliği mi okumak istediniz?

#reklam#

Annem de babam da mühendis, zaten üniversiteden sınıf arkadaşılar. Annem makine mühendisliği bölümünde sınıftaki tek kadın öğrenciymiş. Hep şöyle söylerim; babam çok pratik insan, hem eşini hem ortağını aynı sınıftan bulmuş. Önce üçü de endüstri mühendisliğinde yüksek lisans yapıyorlar. Sonra anneme sen okulda kal diyorlar, en azından bir maşımız olsun diye. Hep mühendis aileden geliyorum, babam iki kardeşini mühendis yapmış, dayım mühendis önüne gelen herkesi mühendis yapmış. Ben ve kardeşim de mühendis olduk, Sezai Bacaksız'ın çocukları da mühendis. Çok prototip bir mühendis ailede büyüdük. Tatillerde hep şantiyelere gittik. Doğuştan kariyer planım inşaat mühendisliği üzerineydi. Sonra ABD'de MBA yaptım. 

* Türkiye'ye döndüğünüzde şirketin hangi kademelerinde çalıştınız? 

Üniversitedeyken şantiyelerde staj yapmıştım. 1997'de Türkiye'ye döndüm ve valizimle şirkete geldim. İhale hazırlığı ile başladım. Finans alanında yüksek lisans yaptığım için proje finansmanına geçtim. Gece gündüz sabaha kadar ihale hazırladığım da oldu. Her işi yaptım. Dilekçeleri yazdım. Faks yolladım.

* Hayalinizde ki meslek de bu muydu? 

Hiç şikayet etmem. İmkanların içinde en iyisini yapmak gerekiyor. Ben inşaat mühendisi oldum. İyi bir şirketin ikinci jenerasyonuyum. Bunu daha iyiye götürmenin peşindeyim. Farklı bir meslek yapmayı da bu işlerin içinde istediğim şeyleri yaparak tanımladım. Limak Vakfı, sosyal sorumluluk projeleri kadın konusu. Tüm bunların hepsi benim yapmak istediklerim ve o büyük resmin içine girdi. İnşaat mühendisi değil de bir moda tasarımcısı ya da bir piyano sanatçısı olsaydım diye hiç düşünmedim. Ama sanatı çok sevdiğim için sanata farklı bir yönde destek verdim. 

SARILMAYA İHTİYACI VAR

* Limak Vakfı olarak Türkiye'nin Mühendis Kızları projeniz var, nasıl gidiyor?

#reklam#

O biraz da annemden geliyor. Hep kendi imkanlarıyla burs verirdi ve eğitime çok önem verirdi. Bir proje başlatalım hemen bitsin istemedim etkinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kime en çok iş veriyoruz kime en çok staj imkanı veriyoruz diye baktık tabi ki mühendisler. Biz bazı dönemler 70 binden fazla beyaz yakalı çalışıyor, çoğu da mühendis. İnşaatlara bakıyorsunuz hiç kadın yok. Fırsat eşitliği önemli. Tabi ki herkese mühendis ol demiyoruz. Ama mühendis olmak istiyorsan da mühendislik yapabilirsin dedik. Bu projeyi hazırlarken çok profesyonellerle konuştuk, uzmanlara danıştık. Bir burs programının ötesinde olmalı dedik. Evet kadınların paraya ihtiyacı var ama rol modellere mönterlere de ihtiyacı var, staja, sarılmaya ihtiyacı var. Türkiye'nin mühendis kızları projesi böyle doğdu. İlk 5 tercihi mühendislik olana destek olunuyor. Mentör atıyoruz, İngilizce dersi veriyoruz, staj imkanı sağlıyoruz. Hepsini senede bir kere İstanbul'da topluyoruz, bir kız kardeşlik yarattık. 

* Bu şekilde kaç kadına dokundunuz?

120 kişideyiz. Ama 500'e yakın kıza dokunduk. Mezun olanların yerine yenilerini alıyoruz. Hazırlıktan da son sınıftan da alıyoruz. Darüşşafaka ile işbirliğimiz var. Aile Bakanlığı ile işbirliğimiz var Sevgi Evleri'nden mühendisliği seçen kızları alıyoruz. Engelli öğrencimiz var. İki Suriyeli göçmen var. En kolayı bu işi İstanbul ve 

Ankara'da yapmak. Ama biz bu işi şu anda Türkiye'nin 30 üniversitesinde yapıyoruz. Bunlar Türkiye'nin mozayiği. Tabi ki not ortalaması önemli ama diyoruz ki; ayda bir 4 saat bir sosyal sorumluluk projesinde çalışacaksın. Mesela, sağır dilsiz alfabesinde çalışanlar var, göçmen projelerinde çalışanlar var. Bu kızların 15'i  bizim grupta çalışıyor. Yusufeli barajında, Çetin barajında, Merkez Bankası projesinde, İskenderun limanında, Kuzey Marmara otoyolunda çalışan var. Birini Kuveyt'ei gönderdik. Dolaysıyla bir aile oldular. İnşaat, altyapı dünyasında başarı çok önemli hatırım için sizi 2 ay işe alırlar başarılı değilseniz ve kendinizi ispat etmemişseniz olmuyor. 

* Bu tür projelere vakıf olarak ne kadar kaynak ayırıyorsunuz?

Vakfın bütçesi 10 milyon TL'den fazladır. 

* Kadın çalışan oranınız nedir, hedef nereye gelmek? 

Taşarenolar hariç kadın çalışan oranımız yüzde 12. bu oranı 2026'da yüzde 17'ye çıkarmayı amaçlıyoruz.

CEZALAR CAYDIRICI OLMALI

* Son yıllarda kadına şiddet çok arttı, ne düşünüyorsunuz, buna karşı ne tür önlemler alınmalı? 

#reklam#

Çok üzülüyorum. Bunu nasıl engelleyebiliriz diye de kendi aramızda da çok konuşuyoruz. Bakıyorum eğitim alan insanlarda da şiddet var. Ekonomik bağımsızlığını almış, öz güvenli kızlar yetiştirirsek o zaman kendilerine şiddet uygulatmaz. Sonuçta bizim amacımız mutlu kadınlar yetiştirmek. Mutlu kadınların mutlu çocukları olur. Böylece toplum dönüşsün.

Tabi şiddette caydırıcılık da önemli. Yurtdışı rakamlara bakıyorum oralarda da şiddete dönük bir eğilim var. İki şey yapmak lazım eğitim ve görgü. Aile içi şiddete karşı da sürekli bir şeyler yapmak gerekiyor. Bu okulda matematikle olacak bir şey değil. Cezaların daha caydırıcı olması gerekiyor. Ama toplumda buna karşı büyük bir hassasiyet de var. Hem caydırıcılık hem eğitimle çözülecek bir konu. Bu hemen yarın olacak bir şey değil. Ama ısrarla bu konuya eğilirsek çözülecektir. 

GECECİ DEĞİLİM

* Günlük rutiniz nasıl?

#reklam#

Sabahları daha olumlu bir güne başlamak için mutlaka hareket etmemem lazım. Sabah yürüyüş yapmak, tenis oynamak enerjimi yükseltiyor. Sabah saat 06:00'da kalkıyorum. İstanbul'daysam sabah yürüyüşe gidiyorum. Ankara'daysam sabah mutlaka tenis oynuyorum. Erken kalkıp daha erken yatmaya çalışanlardanım. Saat 23:00-24:00'te yatmaya çalışıyorum. Çok gececi bir insan değilim. Kafam gündüz daha çok çalışıyor. Mesela saat 22:00'den sonra arayanlara çok cevap vermiyorum. Genel olarak haftanın yarısında Ankara yarısında İstanbul'dayım. Bu aralar Çanakkale otoyolu için çalıştığımız için oraya çok gittim. Pandemiyle birlikte yer değiştirme daha az olduğu için görüşmeleri toplantıları internet üzerinden yapıyoruz. Eskiden çok yurtdışına gidiyorum. Vakıf çalışmaları benim zamanının yüzde 30'unu alıyor . Kadın konusuna çok önem veriyoruz.

ÇOK SEÇENEK SEVMEM

* Ne tür tutkularınız var, alışverişle aranız nasıl?

Çağdaş sanatla ilgili tutkum var. Klasik müzik festivalleri, opera bizim Limak Flermoni, seyahat yeni yerler görmek bunlar benim tutkularım. dağ yürüyüşü seviyorum. Everest'te 5 bin 600 metreye çıktım. 

Alışveriş tutkum yok, bir şeyler alacaksam hızlıca alırım, çok seçenek sevmem.

ESTRÜMAN ÇALMAK İSTERDİM

* Sesiniz nasıl şarkı söyler misiniz?

Hayır. Murat Karahan (ünlü tenor) ile arkadaş olduğum için çok mutluyum. Hem şarkı söylemek hem estrüman çalmak isterdim. İkinci kere dünyaya gelsem bunların olmasını isterdim. 

SUNA KIRAÇ VE GÜLER SABANCI'DAN ETKİLENDİM

* İş hayatında örnek aldığınız biri var mı, kimden etkilendiniz? 

#reklam#

Suna Kıraç'tan çok etkilenmiştim. Güler Sabancı'dan çok etkilendim. Türkiye'nin Mühendis kızları onun kadınlar günü konuşmalarının birinden esinlenilmiş bir proje. Suna Kıraç'ın Vehbi beyden sonra Koç Holdingi daha modernleşmeye daha kurumsallaşmaya götüren adımları atmak için kendine bir misyon belirlemiş, eğitim gönüllüleri, sosyal projeler üniversitenin kurulması...bunlar çok önemli. 

* Dostlarınızı neye göre seçersiniz?

Ben çok düz ve direkt bir insanım. Hiç arka ön palan yoktur bende. Güveniyor olmam lazım. Çok eski dostlarım var, beraber iyi zaman geçirmek  çok önemli. Sürekli problem problem diyen insanları sevmem. Zaten çok problemimiz var. Paylaşmayı seven insanlardan çerim, güzel şeylerden konuşan insanları. Kimle arkadaş olmazsınız diye sorsanız çok şikayet edenle olmam. 'Keşke'leri sevmem. ileriye bakıyorum ben hep. 

* İyi bir sosyal medya kullanıcısı mısınız?

Instegram'ı seviyorum Çünkü orada nefret yok. Twitter'ı takip ediyorum ama kullanmıyorum. Gündemin orada oluştuğunu görüyorum, çok haksız gündem de oluşuyor bazen.

KÖTÜ BİR FUTBOL TAKİPÇİSİYİM

* Nasıl bir futbol takipçisisiniz?

Kötü. Çok nadir takip ediyorum. Fenerbahçeliyim, kongre üyesiyim. Eskiden maçlara da gidiyordum. Şimdi uzaktan takipçiyim.

* Babanızla (Nihat Özdemir) çatıştığınız alanlar var mı?

#reklam#

İlk başladığımızda daha çoktu. Türkiye'ye ilk dönüp işe başladığımda her şeyin daha kolay olacağını düşünüyordum. Ama her şeyin bir sebebi varmış. Eskiden daha fevriydim. Şimdi daha iyi anlaşıyoruz. Hassasiyetleri neye önem verdiğini biliyorsunuz, birbirimizi daha iyi tanıdığımız için az çatışıyoruz.

Ama hayatta en sevmediğiniz şey ne deseniz Keşke. Keşke onu böyle yapsaydım keşke şöyle yapsaydım. Zaten tartışıp karar verdiysen artık keşkeleri sevmem. Pişmanlıkları hiç sevmem. 

* Bu dönem neler okuyorsunuz?

Yıllarca Haruki Murakami okudum, tüm kitaplarını bitirdim. Şu an Covid-19'un etkileriyle ilgili Dünya Ekonomik Formu bir kitap çıkardı  The Great Reset (Büyük Sıfırlama) 

onu okuyorum ve korkuyorum. İşte  hiç birşey daha iyi olmayacak, çocuklar sizin yaşadığınız hayattan daha kötü hayat yaşayacak diye. Biyografi okumayı seviyorum. Bu aralar Covid ile ilgili araştırmalar okumayı seviyorum.

THE PLATFORM ÇOK ETKİLEDİ

* Sizi en çok etkileyen film?

#reklam#

The Platform çok etkiledi. Gelir eşitsizliğinin çağımızın problemi olacağını düşünüyorum. Bu tip şeyleri seviyorum. Platform da öyle. Bir hapishanede yemekler en üst kattan en aşağıya iniyor en aşağıda kalanlara yemek kalmıyor. Aslında herkes azıcık yese herkese yetecek. Parasite filmi de beni etkileyenlerden.

* İstanbul ve Ankara olmasaydı nerelerde yaşamak isterdiniz?

Çok değişiyor. Bunu ben de herkese çok sorarım. Hareket halinde olmak yeni yerlere gitmek yeni insanlarla tanışmayı seviyorum. Ama tabi sanatın çok olduğu bir yerde yaşamak isterdim. Newyork, Londra olabilir.

YALNIZ KALMAYI ÇOK İSTEMİYORUM

* Yalnız kalmayı seviyor musunuz?

Yalnız kalmaya çok az zaman var. Yalnız kaldığımda kitap okumayı film izlemeyi seviyorum. Yalnız kalmayı çok istemiyorum. Sevdiğim insanlarla olmayı daha çok seviyorum. 

ZORBALIK BENİ ACAYİP RAHATSIZ EDİYOR

* Nasıl bir dünya hayal ediyorsunuz?

#reklam#

Herkesin birbirine saygılı, hoşgörülü olduğu bir dünya. Sabahları bankların altında çekirdek kabuklarının olmadığı bir dünya. Herkesin çevreye ve birbirine saygılı olduğu, sıra beklediği bir dünya. Birbirine bilip bilmeden kötü sözler söyleyip  ters sözler söylemediği.. Çevre konusu çok önemli. Herkesin uzun vadeli düşünmesi gerekiyor. Hem çevreye hem insana saygı. Bunu çocuklarımıza da tüm çevremize öğrettiğimiz zaman o zaman ideal dünyaya ulaşabiliriz. Zorbalık beni acayip rahatsız ediyor. Her şeye şiddet kadına, hayvana, çocuğa, çalışana şiddet.. bunun olmadığı bir dünya istiyorum. 

Şehriban Kıraç/Cumhuriyet

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz