Erdoğan yine İmamoğlu'nu hedef aldı: Başkanlığı düşecektir
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katıldığı sosyal medya ve televizyon ortak yayınında Ahmet Hakan, Işıl Açıkkar ve Salih Nayman’ın sorularını yanıtladı.
- | Son Güncelleme:
- | Patronlar TV
VIP kriziyle ilgili konuşan Erdoğan, "Valimiz olayı yargıya taşıma kararında. Valime sahip çıkmak zorundayım, onu yedirtmem" dedi. Erdoğan, İmamoğlu'yla kendisini kıyaslayarak, "Ben belediye başkanı iken okuduğum bir şiir nedeniyle mahkum oldum. Bu mahkumiyet nedeniyle belediye başkanlığımı elimden aldılar. Bu daha belediye başkanı olmadan devletin valisine küfrediyor. Yasalarımızda küfürlerin karşılığı şu kadar yıldan şu kadar yıla bellidir. Benim belediye başkanlığım nasıl düştüyse onunki de düşer. Ben yaşadım çünkü. Cezası belli bir süreyi aşarsa başkanlığı düşecektir"diye belirtti.
"BENİM BELEDİYE BAŞKANLIĞIM DÜŞTÜYSE..."
Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şu şekilde:
Valimiz olayı yargıya taşıma kararında. Valime sahip çıkmak zorundayım, onu yedirtmem.
Hukuk içerisinde olacak olan bir şey. Benim orada 'yapamaz' dediğim bir şey yok. Yargı böyle bir şeyi verdiği takdirde, vermesi halinde bu düşer. Hele hele bir konu var ki o da şudur; biliyorsunuz özellikle bu tür yargı süreci içerisinde belli bir süreyi aşan ceza alması halinde bu düşecektir. O süreyi aşmazsa zaten göreve devam eder. Seçildikten sonra bu valinin özellikle savcılığa müracatıyla başlayacak olan bir süreçtir. Bu da bir defa görevi ihmal değil, kötüye kullanmaktır. Bu daha göreve gelmeden bu işi yapmak suretiyle o cezayı aldığı anda bir defa, benim bu kanaatimdir, yargı da bu kararı verirse, zaten onun belediye başkanlığı, nasıl benim düştüyse, onun da belediye başkanlığı düşer. Ben yaşadım çünkü. Ben yaşadığımı söylüyorum.
Ben belediye başkanı iken okuduğum bir şiir nedeniyle mahkum oldum. Bu mahkumiyet nedeniyle belediye başkanlığımı elimden aldılar. Bu daha belediye başkanı olmadan devletin valisine küfrediyor. Yasalarımızda küfürlerin karşılığı şu kadar yıldan şu kadar yıla bellidir.
Benim belediye başkanlığım nasıl düştüyse onunki de düşer. Ben yaşadım çünkü. Cezası belli bir süreyi aşarsa başkanlığı düşecektir.
Performansı değerlendirirken daha dinamik bir görüntü sergilemek, diğer taraftan da birikimiyle ağırlık gösteren bir aday… Bu şekilde ele aldığımız zaman Binali Bey’in duruşunda bir olgunluk, derinlik var… İDO’dan yola çıkacaksın, milletvekili olacaksın 11-12 yıl Ulaştırma Bakanlığı yapacaksın, Başbakanlık, Meclis Başkanlığı… Başbakanlığım döneminde Binali Bey’in elinin değmediği yer yok.
(İstanbul seçimi ile Mısır arasında nasıl bir ilgi kuruyorsunuz) Mursi içeri alındığından kısa bir süre sonra CHP’nin trolleri benimle ilgili şu başlıkları atmaya başladılar Erdoğan’ın akıbeti de Mursi gibi olacak dediler. Şimdi yine aynı şekilde Mursi adeta orada 25 dakika çırpınırken en ufak bir müdahale olmadığı halde bu troller devreye girdiler ve Erdoğan’ın akıbeti de Mursi gibi olacak dediler. Benim Pazar günü ile alakalı şeyim zihniyet çatışması. Bir tarafta Sisi taraftarları var zihniyet olarak. Bir tarafta da Binali Bey var. 31 Mart seçiminde nasıl bir benzetme yapıldı. Yunan gazeteleri nasıl devreye girdi.
Ben çok açık samimi söyleyeyim ben yayını beğenmedim. Niye beğenmedim derseniz, bir defa yayında objektif bir yönetim anlayışı yoktu. Dakikalardan soru soruş şekillerine varışa kadar ciddi bir taraf söz konusuydu. Bu tarafkirlikle kalmayıp bir de sonradan, o soru soruş şekillerinde bile bazı tarafkirlikler somut bir şekilde ortaya çıkıyordu. CHP adayına 'başkan', Yıldırım'a 'başkan adayı' demesi dikkatlerden kaçmadı. İki adayın konuşma süresinde eşitsizlik sözkonusuydu. Güya çok dikkatli takip edilmesine, 'ben dikkat edeceğim' demesine rağmen, dikkat edilmemiştir. Maalesef eşit süre verilmedi. Yıldırım'a tüm bu süre içinde 4 dakika daha az süre verilmiştir.
Çok da ilginç bir şey... Yıldırım'ın sözleri zaman zaman kesilmiş ama rakibinin böyle bir sıkıntısı olmamış. Tespitlerimiz şu; özellikle 10 kez CHP adayının müdahaleye uğradığını, Yıldırım'ın 26 kez sözü kesildi. Konuşması ne kadar kesilirse sunumunu o kadar kaybeder ve o akış ortadan kalkar. Bunu yaşadık ve gördük. Tabi bilgiler de aktı.
"ADİL OLMAKTAN ÇIKTI"
3 gün önce moderatörün CHP adayı ile bir araya gelmesi. 45 dakika bunların orada görüşmesi var. Tüm doneler ne tür sorular sorulacak, bu tamamen soru çalma sanatıdır. Bu tamamen FETÖ sanatıdır. CHP adayının yanında kutucuklar var. Bu kutucukların üzerinde konu başlıkları var. Bu konulara göre de kartonlar var. Çok ilginçtir. Soruyu moderatör soruyor, sorduktan sonra da o başlıklara göre karton çıkarılıp gösteriliyor. Bu denli bir hırsızlık olur mu? Böyle de çok adil bir moderatörlük yaptım nasıl diyeceksin? Bunlar derse 45 dakika çalıştılar. O kutucukların da biz hepsinin resmini aldık. Soru sorulduğu anda o çıkıyor ve cevabını da ona göre veriyor. Bu adil bir tartışma olmaz. Nitekim adil olmaktan da çıktı.
Bir moderatör olarak kendisini bitirmiştir. Ben farklı isimler vermiştim ama bu isimler adaylar tarafından makul karşılanmadı ve iş bu noktaya geldi. Öyle ya da böyle bu akşamki tartışmanın yansımasını da pazar günü sandıkta göreceğiz. Bu netice kendisini çok açık net gösterecek.
(Ortak yayına dair eleştiriler bu gibi ortak yayınları ileride engeller mi?) Bunu tabi o günün şartları onu belirler. Girmeyişimin sebebi bu tür endişeler. Her şeyde malesef bir sıkıntı, bir bozukluk var. Artık ideolojik yaklaşımlar bu tür tartışmaları bozuyor.
(Binali Bey'in performansını yeterli görmediniz mi?) Binali Bey'in rakibinden önce siz Binali Bey'i tanımışsınızdır. Performansı değerlendirirken daha dinamik bir görüntü sergilemek, diğer taraftan da birikimiyle ağırlık gösteren bir aday... Bu şekilde ele aldığımız zaman Binali Bey'in duruşunda bir olgunluk, derinlik... İDO'dan yola çıkacaksın, milletvekili olacaksın 11-12 yıl Ulaştırma Bakanlığı yapacaksın, Başbakanlık, Meclis Başkanlığı... Başbakanlığım döneminde Binali Bey'in elinin değmediği yer yok.
İnsanın gözü varsa bunu görecek. Gözü var da bunu görmüyorsa buna diyecek bir şeyim yok. Avrasya Tüneli'ni, Marmaray'ı görmeyecek misin? 350 milyon insan geçti oradan. Yavuz Sultan Selim, Osmangazi Köprüsü... İstanbul için bitirilmiş yatırımlar. Metrobüsler taa Beylikdüzü'nü geçiyor. Bunları yapan AK Parti Belediyeciliğidir. Hepsinden öte dünyanın ilk 3'ü içinde yer alan İstanbul Havalimanı'nı Binali Bey'in Ulaştırma Bakanlığı döneminde başlattık. Berlin Havalimanı 17 yıldır bitirilemedi, bizimki 5 yılda bitirildi. Eksikler var şuan. Eksikler de bittiğinde belki de dünyanın 1 numaralı havalimanı haline gelecek. Binali Bey'in vaatlerine hiç girmiyorum. Yaptıkları yapacaklarının teminatı.
Biz bunu yaptık. Öğrencilere burstan bahsediyor. Benim verdiğim bursu CHP o zaman, belediye başkanıydım o zaman ve bunu yargıya taşıdı. Yargı 'veremez' dedi ve kaldırıldı. Başbakan olduğunda biz bu bursu Başbakanlık'a bağladık. Sonra biz bunu Kredi Yurtlar Kurumu'na bağladık. Şimdi 500 TL veriyoruz. Şu anda yüksek lisansta master öğrencilerine bu rakam 750 TL. Doktora öğrencilerine ise şu anda 1.500 TL ücret veriyoruz. Burada yalan söylemeye, yapmadıklarınızı, yapamayacaklarınızı söylemeye gerek yok. Acaba sen belediyenin geliri ile bunları nasıl halledeceksin? Suya belli bir şey getiriyor, ücretsiz veya kısıntı diyor. İstanbul'u suya kavuşturan bu fakir. Benim dönemimde Istranca dağlarından, öbür taraftan Melen'den Anadolu yakasına su getirdik. Öbür taraftan boğazın altından boru yerleştirildi.
İstanbul sıradan bir yer değil. Şuan 15,5 milyona sahip. Buradaki yatırımın bedel ve maliyetleri çok daha fazlasıyla artmıştır. Altyapı noktasında yapılması gerekenler de artıyor. Biz İstanbul'u aldığımızda, kavşakmış, alt geçitlermiş... Bunlar yoktu. Ben 19-20 tane yaptıysam, benden sonra gelen arkadaşlarım 20-30 tane yaptılar. Benim geldiğimde Ikarus otobüsleri vardı. Mazotlu bezlerle temizlenir, içeri girince mazot kokusundan durulmazdı. Arkadaşlara 'Bizim milletimize bu yakışmaz. Mercedes, MAN, BMC alalım' dedim. Süratle o otobüsleri aldık. Benden sonra arkadaşlarım daha da ileri gittiler. Metrobüs sistemini kurdular. Metroyu yapmak kolay bir iş değil. Hem zaman alan hem maliyetleri çok çok yüksek. Metro yatırımının her türlüsü İstanbul'da var. Bunları yapan AK Parti Belediyeciliği.
Binali Bey'in 'yarı istihdam' olarak ortaya koyduğu bir proje var. İstanbul bu işe müsaittir. Her şehir için bunu konuşamayız. Büyük sanayii kuruluşlarında, buna benzer yarım gün istihdamla bunun adımlarını atmakta fayda var.
Mimaride çok farklı bir süreci yakalamamız, çevresel dönüşümle beraber bunun üzerinde durmamız gerekiyor. Gençliğimizin de üniversiteye varıncaya kadar halka dokunacak somut uygulamaları bizim almamız gerekiyor diye düşünüyorum.
Bir belediye özgürlük konusunda ne yapabilir? Bu merkezi yönetime yönelik bir konudur. Belediyenin kalkıp da özgürlükle ilgili yasal düzenleme yapma yetkisi var mı? Şu anda Türkiye'de biz gerek anayasal, yasal olarak özgürlükler konusunda her türlü yasal düzenlemeleri yapmış bir iktidarız. Şunu söylemeleri lazım ne var ki orada özgürlük yok. Benim Kürt kardeşlerim semtlerinde radyo, televizyon kullanabiliyorlar mıydı? Propogandalarında böyle bir şey yapabiliyorlar mıydı? Cezaevinde oğlunu ziyarete giden anne oğluyla Kürtçe konuşamıyordu. Sokaklarına isim veremiyordu. Bizim dönemimizde parlamentoya girdiler. İlk üç sırada yerlerini aldılar. Bütün bunlarla beraber bu özgürlüğü bunlar yasalar içerisinde gerekli şekilde malesef kullanmadılar, kullanmıyorlar. Yasa neyi müsaade ediyorsa sen de onu yapacaksın.
"DİYARBAKIR'A GİTTİNİZ Mİ"
Biri Kürt kardeşimin hakkını gasp etmeye kalkarsa karşısında hükümetimizi bulur. Şu anda Güneydoğu'ya bizim vermiş olduğumuz hizmeti on yıllarca, hatta Cumhuriyet tarihi boyunca vermiş olan bir iktidar yoktur, bu kadar açık konuşuyorum. Gidin Diyarbakır'a, tanıyamazsınız. Gece ışıl ışıl bir Diyarbakır şehri. O Suriçi'ni mahvetmişlerdi. Her tarafı delik deşik etmişlerdi. Kurşunlu Camii'ni duman etmişlerdi. Bütün o hendekler bizim tarafımızdan kapatıldı. Mehmet Özhaseki o zaman Çevre Şehircilik Bakanımdı. Şehiriçi denilen bölge tamamen elden geçirildi. Orada piknik alanları en geniş anlamda yapıldı. Diyarbakırlı oralarda kendine geldi. Yol boyunca kafetaryalar, restaurantlar, alışveriş yerleri. Şu anda modern bir Diyarbakır var.
Bizde etnik milliyetçilik yok. Düşünce ve inanç özgürlüğü noktasında sıkıntımız yok. Kimse etnik bir dayatmanın içerisine girmesin. Şırnak'ta seçimi kazandık. İnanıyorum ki bu arkadaşımız da Şırnak'ta çok başarılı olacak. Aynı şekilde Şanlıurfa'nın bütün ilçeleri neredeyse, bir tanesi hariç hepsi AK Partili. Bu bir sinyal veriyor. Şu anda Gaziantep, Şanlıurfa Güneydoğu değil mi? Buraların açık ara birinci partisi AK Parti. Kahramanmaraş, Erzurum, Malatya'da da AK Parti'nin açık ara önde olduğunu görürsünüz. Özgürlük noktasında bizim bir sıkıntımız yok. Batı konuşuyor. Gitsin Akdamar adasına baksın. Oradaki kiliseyi biz yaptık. Fener'de Bulgar kilisesi vardır, demir kilise denir, onu aynı şekilde biz yaptık. Sayın Merkel benden rica etti, Tarsus'ta onların bir kilisesi vardı onu da biz yaptık.
ÖCALAN'IN MEKTUBU
Olaya ben şöyle bakıyorum. Bizim derdimiz o değil. Buralardan ne gelir ne gelmez onları az çok kestiriyoruz. Burada bir iktidar savaşı var. Bu iktidar savaşında, Öcalan ve Demirtaş noktasında da ciddi bir iktidar mücadelesine kayma noktasına giriyor. Ben daha da ileri taşıyorum, dağ da, Avrupa’da bu işin içinde. Öcalan kendi iktidarını bunların hiçbirine kaptırmak istemiyor. Demirtaş’a tutun da dağa hesap sormaya kadar. Onların ihanet ettiğini düşünüyor, kesin tavrı var. Siz kendi gücünüzü ortaya koymalısınız, bunların herhangi birinden yana değil, kendi gücünüzden yana olmalısınız diyor. Böyle bir durum söz konusu. Tabii biliyorsunuz, PKK’nın bir kanadı CHP’ye destek veriyor, bir kanadı da 3. Yol diyor. Çok şükür Binali Bey’in bunlarla hiçbir ilişkisi yok. Biz sadece MHP ile kurduğumuz ittifakı götürüyoruz. Konuyu aldığımda daha detaylı mesajlarım olacak. Bir siyasetçi olarak bu konularla ister istemez ilgimiz olur. Ben Kürt kardeşlerimin istismarına üzülüyorum.
Onlara gönül verenler bizim partimize oy verebilir. CHP’ye gönül veren vatandaşlarıma da sesleniyorum. Bizim işimiz yönetici kadrolarıyla…
SAADET PARTİSİ'NE ZİYARET
Binali Bey üzerine düşeni yaptı. Ziyaret etmesi gereken, Saadet Partisi'nin üst yönetimindeki kişileri ziyaret, Binali Bey'in gösterdiği nezakettir. Bununla da kalmadık, kalmayacağız. Başka ortak dostlarımızı da devreye sokmak suretiyle girişimlerimiz olacaktır. Geleceğimize yönelik bir ortak oluşumun adımlarını atalım. Şu an burada atılmış olumlu bir gelişme yok gibi.
Geçmişte, çok müstesna günlerimiz olmuştur. Özellikle o günlerde bize kalan güzellikleri, bugüne ve geleceğe taşıyalım. Davamıza faydamız olsun.
HEP BİRLİKTE TÜRKİYE OLACAĞIZ! BUNDA PONTUS VAR MI?'
Böyle bir tartışmayı kabullenmek mümkün değil. Bunu özellikle CHP'nin adayı düşünmesi lazım. Bu yakıştırmayı yapan Yunan gazeteleri. Bu iddia üzerinden oynanmak istenen bir oyun var. Bizi ayrımcılık üzerinden vurmak istiyorlar. Bize Pontus dediler yaygarasını kopararak puan toplamak istiyor. Benim ne il başkanım ne de başka arkadaşım böyle bir şey söylemez. Bu işte bir, iri, diri, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Burada Pontus var mı? Yok.
Siz benim Ordu Valime it diyen bir adam bu ülkede kucaklayıcı olabilir mi? Oradaki benim polislerime şerefsizler diyen benim ülkemde kucaklayıcı olabilir mi? 25 yıldır kucaklayıcı olduğumuz için iktidar olduk. 81 vilayetinde her zaman prim yaptık. Kucaklayıcılık lafta değil uygulamada olur. Hizmetinizle, insanlara yaklaşımınızla olur. Kuru kuru lafla bu olmaz. Devletin valisine yönelik bu ifadelerin çirkin olduğunu söylememe gerek var mı? Bu adam kucaklamaktan başka bir şey anlıyor herhalde.
CHP adayı tüm söylemini yalan ve takiye üzerine kurmuş. Televizyona çıkmama kararını arkasındaki yöneticiler aldılar. Bu tür kaçış aslında FETÖ adetidir. Böyle yaparak şu anda onu ekrandan çektiler. CHP adayının açıkça, bir yerde sıkıntı verdiğinin herhalde bir alemeti. Bundan dolayı da televizyon ekranına çıkmamasının uygun olacağını düşündüler bir yerde ekran yasağı getirdiler diyebilirim.
"ANKETLERDE RANT DÖNÜYOR"
31 Mart öncesinde de söyledim. Ben artık bu anketlere kesinlikle inanmıyorum. Anketlerde artık çok ciddi bir rant dönüyor. Birileri beklediğini partiden alamıyorsa, bir başka partiye giderek onlarla ilgili, lehine anketler yapmaya başlıyor. Hele hele çok çok ünlü gibi görünen bazı anket firmaları var ki, bakıyoruz şu anda çok garip. Bir önceki seçimlerde tespitlerinin tutmadığı firmalar allanıp, pullanıyor şu anda mesela CHP adına anket yapıyor. Ben bir genel başkan olarak eğer üzerime düşen görevi yapmazsam doğabilecek herhangi bir sıkıntıda 'acaba ben de bir şeyler yapsaydım daha iyi olmaz mıydı' düşüncesinden hareketle toplantılara katıldım. Açılışlara katıldım. Onlar miting havasında oldu. Yarın mitingim yok. Özel bir misafirim olacak. Neçirvan uzun zamandır gelmedi. Başkanlık görevine geldikten sonra randevu talebinde bulundu. Son olarak akşam da işadamlarına bir hitabım olacak. Onlarla Haliç Kongre Merkezi'nde 1500 kişilik yemekli toplantı olacak. Bunun dışında artık programları böylece noktalamış olacağız. Binali Bey'in gerek yarın gerek Cumartesi bazı programları var.
"BUNLARIN ÜLKEMİN GÜNDEMİNE POZİTİF SİNYAL VERMESİ LAZIM"
Batı herhalde şunu düşünecektir, biz görevimizi yaptık, kredi notunu düşürdük, kurlarla oynadığımız kadar oynadık, ama netice yine böyle oldu gibi bir yere işi getirecekler diye doğrusu düşünüyorum. Şu anda yatıyorlar, kalkıyorlar S-400, F-35. Ay sonu G-20'ye gidiyoruz. Orada sayın Trump'la, sayın Putin'le görüşmemiz var. Bunları görüşeceğiz. Oradan da ben Çin'e geçeceğim. Ayın 2'sinde Çin'de olacağım. Çin-Türkiye ilişkilerini ele alacağız. Bunlar dünya gündeminden öte ülkemin gündemine olumlu, pozitif bir sinyal vermesi lazım. Türkiye Rusya, Çin'le ilişkilerini geliştirirken, yatırımlarda Türkiye'ye girişin adımların atıldığını görüyoruz. Önümüzde 4,5 yıllık süreç var. Ciddi bir yatırım çekme sürecinin içerisine gireceğiz. Bu da kendi girişim ve yatırımcılarımızın önünü açacaktır. KOBİ, KOSGEB diğer yatırımcılarımız için atacakları adımlar var. İstihdamda kıpırdama başladı. İşsizlik aşağı doğru inşallah inecektir. Bunlar yatırımla bağlı olan işler. Bu noktada olumlu sinyalleri alıyoruz.
"DERDİMİZ BURALARIN ARTIK SAVAŞ BÖLGESİ OLMAKTAN KURTARMAK"
Afrin'de bölgesine dönecek olan Suriyeliler var. Terör koridorunu terör koridoru olmaktan çıkarttık. Şimdi Münbiç'i zorluyoruz. Orası da temizlendiği halde buralardan çıkmış olanlar tekrar kendi yerlerine dönecekler. Aynı şekilde İdlib'de. Orada da yine sayın Putin'le yaptığımız görüşmeler neticesinde. Malum 23 gözlem kulesi var. Bazı taciz atışları yapıldı. Biz yine sayın Putin'le yaptığımız görüşmeler neticesinde oraları da sükunete kavuşturduk, ateşkes ilan edildi. Şu anda sadık kalınmaya başlandı. Derdimiz burayı artık savaş bölgesi olmaktan kurtarıp bura halkının ben artık evimde kalabileceğim noktasına dönüştürmek. Bunun için parasal kaynakların bulunması gerekiyor. Bizim bunları çadır, konteynır hayatından kurtaralım. TOKİ eliyle uygun konutlar yapmak suretiyle yerleştirelim istiyoruz. Bizim sınırlara yakın bölgede uygun olan yerleri tespit ederek oralara yerleştirelim. Biz bu koridoru güvenli hale getirirsek, o zaman bizler de bu işin inşaatı noktasında onların da desteğiyle devreye gireriz. mülteci sayısını 1 milyona çıkartırız, daha da fazla olabilir. Merkel bu konuda vaadde bulundu. Bu tabi öyle kaldı.
"BU İŞLER BİTİNCE KENDİ TOPRAKLARINA GİTMELERİNİ TAVSİYE EDERİZ"
Bu insanların hepsi sersefil değil. İyi durumda olanlar var. Mühendis, avukat, doktor, ebesi var. Bunlmar vatandaşlığa da müracat edenler de oluyor. Bunlar Suriyeli idi buraya geldiler bir kısmı burada ticari hayata başladı, bir kısmı vatandaşlık aldı. Türkiye'de çadır, konteynerlerde yaşayanların durumu gibi durumları yok. şu anda İçişleri Bakanlığımız bunların kontrolünü yapıyor. Benim güvenli bölge dediğim konu yürürlüğe girdiği andan itibaren bu insanlara 'Buyrun artık evlerinize dönebilirsiniz, bu tür yerler de yapılmış durumda, kendi topraklarınıza gitmenizi tavsiye ediyorum, hayırlı olsun' deriz.
MHP'de ne oldu? Bireliri koptular parti kurdular. Şu anda bakalım nereye göre yürüyecekler. Çünkü bunlar ana gövde değil, parça. İstikbali çok fazla olmaz. Benzer şeyler CHP'de de oldu. Kopanlar, gidenler oldu ama onların da esamisi oldu. Bir partiye kırgınlık olursa kaybedenler olur. Davaya kırgınlık asla olmaz. Bu davadan kopup ayrılana nereye kadar 'Ben sana dargın değilim, kırgın değilim' diyeceğim ki. Selamün aleyküm, aleyküm selam bir yere kadar deriz. Ondan sonra da partimize karşı bir ihanet halkası oluşturuluyorsa kusura bakmasın el bebek, gül bebek diyemeyiz.
Şu anda en geniş teşkilat ağına sahip parti olarak nerede küskün, dargı varsak bunlara yönelik olarak ana kademe yoğun çalışmaların içinde olacaksınız diyorum arkadaşlara. Davaya küsülmeyeceğini hep söyledik. Kırgın, küskün olanlar varsa bunlara anlatmalısınız. Yanlış mı yaptık, bu yanlışlarımızı sizler de söyleyin. Anlatın, yanlışlarımızı düzeltme yoluna gideriz. Bir kısmı bakıyorsunuz belli yerlerde, imkanlar tanınmadığından dolayı küstüm diyor. Böyle bir şeyden dolayı küsüyorsan o zaman bu yanlıştır.
Mesela şimdi millete yaptığımız hizmeti israf telakki edenler var. Şurası Vahdettin Köşkü. Birilerine göre bu Vahdettin Köşkü'nü yıkık, harabe halden bu hale getirmek birilerine göre israftır. Ana muhalefet buraya israf diyor, Külliyeye israf diyor. Ben burayı şu anda kullanmıyorum. Zaman zaman buraya gelişlerim olur. Misafirlerimle beraber buraya gelişlerim olur. Bunun dışında burada benim kaldığım çok çok istisnadır. Şu anda ben kendi evimde kalıyorum. İstanbul'a geldiğim zaman Kısıklı'da kendi evimde kalırım. Çünkü aile olarak da geniş aile hep aynı yerdeyiz. Burada kaldığımız çok çok istisnadır. Burası da, Huber'de. Bunun kampanyasını yine malum anamuhalefet hep yapmıştır, yapmaya devam etmektedir. İstanbul Zirvesi'ni burada topladık. Burada o toplantıyı yapmamız, bunlar bir büyüyen, büyük devlet olmanın emaresidir. Aynı şeyi Ankara'da Külliye'de yaptığımız toplantılarda, gelenler hangisi olursa olsun, bakış açıları Türkiye'ye karşı değişiyor. Bu Tayyip Erdoğan'ın kendi şahsi bir ortaya koyduğu yatırım değildir ki. Dünyaya karşı ülkeme bakışı değiştiren bir yaklaşımdır. Sayın Putin'in bir ifadesi var, çok manidar, 'Büyük devletler bu tür yerlerden anlaşılır' demiştir. Onların da Kremlin Sarayı'na baktığınız zaman çok çok farklıdır. Ben onun için saray ifadesini kullanmadım, Külliye ifadesini seçtik. Biz orada bir şey yapmıyoruz. Orada muhtarlarımı ağırladım, ağırlamaya devam ediyorum. Kültür merkemizimiz yaptık. Orada her türlü etkinlikleri yapabiliyoruz. Onun yine arka tarafında Ankara'nın en güzel camilerinden bir tanesini yaptık. Orada yine aynı anda 2 bin - 2300 kişiye yemek verecek salonlarımızı yaptık. Bunların israf olmadığını tarih de millet de kaydedecek.
Benim her yerde konuşmalarım takibe alınırsa bütün teşkilatıma hep tevazu sürekli olarak telkin etmişimdir. 'Tevazudan taviz olamam' demişimdir. Halkın karşısında tepeden bakmak olmaz. Orada Mevlana'nın diliyle toprak gibi olacaksın. Bunu da elimizden geldiğince yapmaya gayret ediyoruz. Bizleri bununla özellikle yaftalayanlar, bize bu şekilde damga vuranlar biraz da kendilerine bakarlarsa herhalde istikameti çok daha doğru buluruz diye düşünüyorum.
"AKSİ HALDE DÜŞÜNCE YÖNETİM BÜTÜNLÜĞÜ OLMAYACAKTIR"
AK Parti bu seçimin kaybedeni olmaz. Çünkü biz şu anda İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde meclis kahir ekseriyetiyle bizde, komisyonların tamamı bizde. Meclis Başkanvekillikleri aynı şekilde. İstanbul'a hizmet ancak bu şekilde olur. Orada onun olması halinde sürekli belli sıkıntıların olacağı ortada. Bir defa burada düşünce, yönetim bütünlüğü olmayacaktır. Birçok konularda anlaşmazlıkların çıkacağı ortadadır.
İstanbullu halkıma diyorum ki Pazar günü demokratik haklarını kullanmayı ihmal etmesinler. İstanbul dışında da olanlar varsa gelip oylarını kullansınlar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bütünleşmesi noktasındaki sürece destek versinler, eksik bırakmasınlar.
YORUMLAR
Yorum Yap