Türkiye çift paralı bir ekonomi haline getirildikten sonra şimdi de çift faizli bir yapıya dönüştü. Bu tespit, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin ekonomistler ile yaptığı toplantıda söylediği belirtilen “Politika faizini önemsizleştirdik” sözlerini eleştiren ekonomi eski bakanı Ufuk Söylemez'in.

Söylemez bu sözler eğer doğru ise aslında Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın ve Türk Lirası'nın önemsizleştirilmesi, itibarsızlaştırılması anlamına geldiğini belirterek, “Türkiye'yi dolarizasyonla önce çift paralı bir ülke haline getirdiler. Kur Korumalı TL Mevduat adı altında Hazine'yi sınırsız bir açık pozisyon riski altına soktular. Faizleri indirmek için çıktıkları yolda eylülde yüzde 18'lerde olan yıllık kredi faizleri şu anda yüzde 28-30 civarında.

Türkiye çift faizli bir ülke oldu. Gösterge tahvil faizi yüzde 23'ü buldu. Oranlar arasında uçurum oluştu. ABD'de gösterge faiz yüzde 1'lerde, bu negatif ayrışmanın boyutlarını gösteriyor. Bunların hepsi bir bedeldir, o zaman biz bu bedeli niye ödedik?” dedi.

PİYASAYI YENEMEZ

Sözcü'den Özlem Ermiş Beyhan'ın haberine göre Türkiye'nin CDS'lerinin 555 seviyesinde olduğunu, kredi riskini gösteren seviyenin Almanya'nın tam 85 katına ulaştığını belirten Söylemez, “Kurlar geçen eylülden beri % 61 arttı. İngilizlerin bir sözü vardır, ‘Hükümetler piyasayı yenemez'. Eğer serbest piyasa ekonomisi uyguluyoruz diyorsanız oyunu kurallarına göre oynamalısınız. Böyle bir inatlaşmaya ne gerek vardı” diye sordu.

Gaz kesintisinin ardında borç ödeyememe mi var?

– Elektrik zamlarının çarpan etkisi ile enflasyonu 3 ay içinde yüzde 50'nin üzerine taşıyacağını belirten Ufuk Söylemez faturaların tahammül edilir boyutları aştığını ve zammın geri alınması gerektiğini vurguladı. Söylemez, Ankara kulislerinden iki iddiayı da paylaştı: “Ankara'nın bazı büyük şirketlerinin aranarak döviz mevduatlarını bozdurmalarının istendiği iddia ediliyor. Bir diğer iddiaya göre de İran'ın doğalgaz kesintisinin, bazı Türk şirketlerinin borçlarını zamanında ödememesinden kaynaklandığı konuşuluyor. Umarım bu iki vahim iddia da doğru değildir.”