Müge Ceyhan ile sanat üzerine özel röportaj
Evde kal günlerinde sanata ve sanatçıya olan ilgi oldukça arttı.
- | Son Güncelleme:
- | Patronlar TV
Ülkemiz ve dünya zor bir süreçten geçiyor. 21.yüzyıl insanı bu sene ilk defa karantina ile tanıştı. Şu bir gerçek ki karantinanın yarattığı soyutlanma hali herkesi bir şeyler üretmeye sevk etti.
Evde kal günlerinde sanata ve sanatçıya olan ilgi oldukça artmışken, son dönemlerde yaptığı eser ve sergilerle adını daha çok duyuran ressam Müge Ceyhan ile sanat üzerine çok keyifli bir röportaj gerçekleştirelim istedik.
Bize kendinizden bahseder misiniz? Resme yeteneğinizi nasıl anladınız?
1984 yılında İstanbul’da Maçka’da doğdum. Ben de her çocuk gibi kağıt ve boya kalemlerinin sunduğu dünyaları keşfederek, çizerek boyayarak başladım resim yapmaya. Bir de resimli hikaye kitaplarının hayal gücümü beslemesini atlamamalıyım. Ortaokuldan sonra da ailemin resme olan ilgimi farketmesiyle eğitimimi bu yönde sürdürdüm.
Aileniz yeteneğinizi nasıl keşfetti?
Ortaokulda kötü bir öğrenciydim ne yazık ki. Karnelerimin yarısından fazlası zayıfla dolu gelirdi. Ailem bu duruma sinirlensin mi üzülsün mü... neden bu kadar kötü bir öğrenci olduğumu nihayet merak eden annem anlamak, bir ipucu bulmak umuduyla kitaplarımı defterlerimi karıştırmış. Başarılı da olmuş tabii ki. Ders kitaplarımın arasındaki çizimleri görünce farketmiş yeteneğimi. Babamla beni güzel sanatlar lisesine göndermeye karar verdiler. Yetenek sınavlarına girdim ve kazandım. Güzel sanatlar lisesini 3. lükle bitirdim. Üniversiteye burslu girme hakkı kazandım. Sonrasında Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Plastik Sanatlar Bölümü’nde 2007 yılında lisans ve 2010 yılında yüksek lisans eğitimini onur derecesi ile tamamladım.
Eserlerinizde esin kaynaklarınız nedir?
Resimli hikaye kitapları, çocukluk dönemimdeki hayal gücümün, renk ve desenlerimin ilk yapı taşlarını oluşturdu. Şimdiki gözümle baktığımda fark ediyorum ki hala aynı şeyi yapıyorum. Eylem ve yöntem şekli değişse de temelde edebiyat ve resmi birbirinden ayırmadan çalışıyorum. Okuduğum kitaplarda resimler yok; fakat edebiyatın sihri ve yıllar içinde edindiğim sanatsal bakışla birlikte eserlerimi oluşturmamı sağlıyor.
Eserlerinizde soyut çalışmayı tercih ediyorsunuz? Hep soyut mu çalışıyorsunuz? Figüratif çalışmalarınızda var mı?
Elbette temel eğitim aşamalarında anatomi, figür, natürmort gibi çalışmalar yaptım. Lisans eğitimimin son yıllarında tam anlamıyla soyut eserler çıkarmaya ve bunun beni daha özgür kıldığını hissetmeye başladım. Diğer yandan soyut kavramının izleyiciye de yorum hakkı tanıdığımı düşünüyorum ve bu bana haz veriyor.
Kompozisyonlarınızda çoğu kez bir şehir siluetine baktığımızı hissediyoruz. İçlerinde kente ve mimariye dair birtakım referanslar olduğunu söyleyebilir miyiz?
Geçmiş yıllara oranla büyük bölümü espas içeren eserlerimde son yıllarda elemanlar daha ön planda ve söz sahibi. Bu da izleyicide mekan duygusu yaratıyor. Yaşadığımız şehir hayatı boşlukları doldurmak üzerine bir sisteme oturmuşken, beton kafeslerde nefes almaya çalışırken bu duygu kaçınılmaz.
Evet, bu doğru bir yorum; ancak bu siluetler çoğunlukla ütopik şehirler, kentler, kasabalar, köyler… Var olmayan yaşam alanları belki de…
Renk de resimlerinizde merkezde duran öğelerden biri. Renkle olan ilişkinizi biraz açar mısınız?Resimlerinizde kullandığınız renklere sembolik bir anlam yüklüyor musunuz?
Bu soruyu çok seviyorum! Birçok sanatçı gibi sinestezik duygularım yağlıboya tüplerinin kapaklarını açarken harekete geçiyor ve o andan itibaren onlar tarafından yönlendirilmeye başlıyorum. Ayrıca renklerin her biri bir anlam taşırken, hepsinin söyleyecek sözleri varken onlara teker teker söz hakkı vermeyi tercih ediyorum. Örneğin “Yeşil” benim için bambaşka bir anlam ifade edebilir fakat o anki yaratılacak mekanda başka bir söz söylemek istiyorsa ona söz hakkı veriyorum.
En çok esinlendiğiniz, takip ettiğiniz sanatçılar kimler?
Cy Twombly’nin naif yaratıcılığı, Mariana Nelson’ın özgün ve organik tarzı, Jessica Stockholder’ın rengârenk yerleştirmeleri, Rothko’nun minimalliği ve Lucio Fontana’nın tek hamlede yarattığı vurgular.
Ve tabii ki hocalarım Mustafa Ata ve Özdemir Altan... hem emekleriyle hem de eserleriyle bana çok şey kattılar.
Sizi besleyen, esinleyen metinler, yazarlar, kuramlar?
Bazı kitaplar var ki bana o eseri yaptırıyor. Edebiyat zaten benim için başlı başına bir esin kaynağı ve tek tek yazmam çok zor. Başlıcalarını kısaca paylaşacağım. Öncelikle Edgar Allan Poe’nun Gotik dünyası birçok eserimde distopik bir etki göstermiştir ve bu etki realist anlamdan çok uzak ve masalsıdır. Metin Arditi’den Turquetto, John Fowles’dan Abanoz Kule, Tom Robbins’ten Parfümün Dansı da benim için önemli kitaplardır. Sanat kitapları arasında Graham Whitham ve Grant Pooke’un Çağdaş Sanatı Anlamak, Altıkırkbeş Yayınları’nın çıkardığı DADA MANİFESTOLARI eserleri ise kütüphanemde olmazsa olmazlardandır. Bir de John Berger’in Görme Biçimleri.
Ne kadar sergi açtınız bu zamana kadar?
30’dan fazla karma sergiye katıldım, dört kişisel sergi açtım. En son solo sergim geçen yıl Nisan ayında Barselona’da oldu.
Sergilerinizin projelerini nasıl hazırlıyorsunuz?
Sergilerimin projelerini genellikle okuduğum eserlerden, masallardan kısaca edebiyattan alıyorum.
Buna en iyi örnek projesini yazdığım “Where is Sancho” sergimiz oldu. Galeri Bu Galata’da, karma sergiydi.
“Where Is Sancho” serginizden söz eder misiniz?
Karma bir sergiydi aynı zamanda serginin projesini hazırladım. Çok keyifli oldu. Fikir, Don Kişot kitabını tekrar okumamla başladı. Cervantes’in 17. yy’da kaleme aldığı, yaşlı aristokrat Alonso Quijano’nun kötülüklerden arınmış bir dünya hayali kurarak şövalyeliğe soyunmasını anlatan kült eseri ile ortak bir yolda ilerlemek beni farklı malzeme, doku ve bakış açılarına yönlendirdi. Don Kişot’un naif düşünce yapısı, davasına şüphesiz yaklaşımı, inancı ve hayalini kurduğu arınmışlık… Kısacası Ütopyacı Sosyalizm, tuvalimdeki renk ve kompozisyonlarda etkisini fazlasıyla gösterdi.
Eserlerimin hepsi çok önemli. Size en çok heyecan veren eserlerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?
En büyük ölçüye sahip ve en önemli eserlerimden Galata’mın İstanbul’u eserimin bendeki yeri başkadır. Yapım aşamasındayken Viyana’lı iş adamları tarafından satın alınıp, bir resepsiyonda, Çubuklu 29 da sergilenerek İstanbul Ticaret Odasına hediye edilmesi bana büyük bir heyecan vermişti.
Yine ilk eserimi hiç unutmam. Tünel Sanat Galerisi’ndeki kişisel sergimde İspanyol bir hanımefendi almıştı. Sonrasında atölyeme gelip iki eserimi daha almıştı. Ve yurtdışındaki ilk kişisel sergimde İspanya’da oldu.
Adını Paris koyduğum bir eserimi Fransız bir beyefendi alıp Paris’e evlerine götürmüşlerdi.
Yakın gelecekte bizi bekleyen sergi projeleriniz var mı? Veya yapmayı planladığınız yeni çalışmalar?
İçinde bulunduğumuz sıkıntılı belirsizlik ve istem dışı oluşan panik zamanları Bodrum’da belki biraz daha hafifletilmiş olarak geçirmeye çalışıyorum. Fakat illa ki bunların bende yarattığı etki önce kağıtlara dökülecek ve daha sonrasında atölyemde can bulacaklardır. Çok parlak, nefis boşluklar ve ferah bir seri olacağını sanmıyorum. Ama belki bir takım duygulara ev sahipliği yapacaklardır. Bir de toparlamaya çalıştığım bazı kısa hikayelerim var. Yeni serimin ardından ikinci bir kitap taslağı çıkabilir.
Aynı zamanda çocukluğunuzdan itibaren şiir yazıyorsunuz yakın zamanda şiir kitabınız çıktı. Bize kitabınızdan bahseder misiniz?
Evet edebiyat ikinci sığınağım oldu benim. Şair değilim tabii ama şiir yazmak ihtiyaç gibi bir şey bende. Ve yıllardır yazdıklarımı toparlama gereği duydum. Teşvik edenler, cesaret verenler oldu ve ben de bir adım attım. ‘Çevir Sayfalarımı’ çıktı ortaya, naçizane. Ege teması ağırlıkta bir kitap. Manevi değeri çok benim için. Umuyorum okuyanlar için de bir şeyler ifade eder.
Boş zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Oğlum ve bir de köpeğimle yaşıyorum. Zaten ikisi de oldukça hareketliler ve zamanımız da dolu dolu geçiyor.
Home office çalışıyorum. Kitaplar, resimler, çocuk, köpeğimiz Dali... bolca kağıt ve kalem. Sık sık spor yapıyorum, pilatesi hayatımın bir parçası haline getirdim yıllardır. Yazları aşık olduğum Bodrum’dayım.
YORUMLAR
Yorum Yap