Rüstem Çetinkaya: Uzayda maden arıyorlar, biz toprak altındakini çıkaramıyoruz

ABD, Çin gibi ülkeler uzayda madencilik konusunu konuşurken bizler kendi varlıklarımızı dahi gün yüzüne çıkarmakta sorunlar yaşıyoruz.

  • | Son Güncelleme:
  • | Patronlar TV

Rüstem Çetinkaya

TİM sektörler Konseyi Maden Sektör Başkanı

Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşunun 100’üncü yılını kutlamaya hazırlanırken, sektörümüzde de büyüme göstergeleri olumlu yönde ilerliyor. Cumhuriyet Dönemi’nde Türk sanayisinin temelini oluşturan madenciliksektörü, bu yılın 9 aylık döneminde 2020 yılına göre yüzde 48’lik büyüme göstererek 4.38 milyar dolarlık ihracat yaptı. 2021 yılını da 6 milyar dolar yakın bir dış satım ile kapatacağımız görülmekte. Kasım ayında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in açıkladığı “Türkiye Madencilik Sektörü Gelişim Raporu”nun tanıtım toplantısında açıkladığı veri ve bilgileri tekrar hatırlamakta fayda var. Türkiye’nin madencilikte en büyük müşterisi ise Çin, ABD ve İspanya oldu. En fazla artış yaşayan ülkeler ise Endonezya, Özbekistan, Hong Kong, Arnavutluk ve Sırbistan’dı.

Madencilik gerek istihdama gerekse de Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya (GSYİH) yaptığı katkıyla öne çıkan sektörlerin başında gelmeye devam ediyor. 2009 yılında madencilik sektörümüzün GSYİH'ya katkısı 11 milyar TL iken, 2020 yılında bu sayı 6 kat artarak 59,2 milyar TL'ye yükseldi. Dünyada üretimi yapılan 90 maden türünün 80'inin üretildiği Türkiye’de sektörün yarattığı istihdam ise 123 bin.

#reklam#

Bildiğiniz üzere Türkiye, her ne kadar enerjiye yakın bir coğrafyada bulunsa da doğalgaz ve petrol açısından çok fazla zengin bir konumda değil. Bu dezavantajı ise istihdamdaki gücümüz ve yer altında çıkmayı bekleyen madenler ile avantaja çevirmeye çalışıyoruz. Ancak ne yazık ki potansiyelimizi her iki konuda da yeteri kadar kullanmış değiliz.

Bugün, yaşadığımız sorunlardan biri de bildiğiniz üzere Türk Lirası’nın yabancı para birimleri karşısında değer kaybetmesi. Artan girdi maliyetleri içerisinde enerjinin payı ve ağırlığı da döviz kurlarında yaşanan artış ile paralel seyrediyor ne yazık ki. Artan döviz ile ithalata bağımlı kaldığımız doğalgaza bağlı ithal ara girdilerin de burada payı yüksek. Yılda sadece 10 milyar dolar harcadığımız altın ile birlikte demir-çelik, bakır, alüminyum gibi madeni ithal ediyoruz. Bunların çoğu ülkemizde var ve bunları toprağın altından çıkarıp işlemek ekonomimizin de önceliklerinden biri olmalı.

Son 10 yılın en yüksek rakamı sayılacak olan 6 milyar doların sektörümüzde heyecan yaratması kadar, potansiyelin hala altında olması bir o kadar kederlenecek bir durum oysa. Metalik madenlerin yaratacağı güç aslında daha yüksek olmalı.

3 ayda verilen ruhsat 3 yıla çıktı

#reklam#

Ruhsat süreçleri, sektörün önündeki en büyük engel olarak kalmaya devam ediyor. Geçmişte kıyas yaparsak eğer, 2010 ve öncesinde 3 ayda çıkardığımız maden ruhsatları ve izinleri bugün 3 yılda zor alınabiliyor. Ruhsat süreçlerinin geçmişteki gibi ya da en azından 1 yıl üst sınırla çizilmesi, sektörümüze girecek olan potansiyel yatırımcının da önünü açtığı gibi, var olan değerlerimizin de ihtiyaç duyduğumu şu günlerde ekonomimize daha fazla katkı sağlayacağı aşikar. Bir de bunun üzerine en az 1 yıl süren Ar-Ge faaliyetlerini düşünürsek, bir madenin ortaya çıkması 4-5 yıla ulaşıyor ki bu yatırımcı için çok cazip bir yatırım ortamı anlamına da gelmiyor ne yazık ki.

Ruhsat güvenliği öncelikli olmalı

Ruhsat güvenliği ise sektörümüzdeki en önemli ikinci sorun olarak yine kalmaya devam ediyor. Biz yatırımcılar devlete ait sahanın geçici olarak işletmesini yürütüyoruz. Devlet değişik oranda haklar, orman bedelleri, harçlar ve kurumlar vergisi de alınmaktadır. 10 yıllık süreç sonunda ruhsatların temditlerin daha kesin ve keskin hatlara bağlanmasının uygun olacağını düşünüyoruz. Ruhsatta süreklilik yatırımcı için de oldukça önemli. Ruhsat güvenliğinin esas alındığı yeni bir maden yasası ile sektör daha fazla yatırım alacaktır. Yine aynı yasada cezai yaptırımlarının ruhsat iptaline yönelik değil, finansal yaptırımlara yönelik olmalıdır.

“Önce insan, sonra çevre, sonra maden” mottosundayız

#reklam#

Sektörümüz bildiğiniz üzere çevre ile bire bir temasta olan bir alan. Her ne kadar Türkiye’de çevre bilinci giderek artıyor. Ancak bazı zamanlarda bu durum akademik ve bilimsel tartışmaları içermeden maden karşıtı bir hale de geliyor. Madencilik aslında hayatımızın her noktasında var. Yediğimiz gıdada, cebimizdeki telefonda, izlediğimiz televizyonda madenlerle birlikte yaşıyoruz. Ancak nedense bu konu farklı boyutlara çevrilirken, yatırımcının da haksız infaz ile karşı karşıya gelmesi bizleri de üzmektedir. Düşünün Avrupa’nın en güçlü ülkesi Almanya’da şehirlerin yakınında madencilik yapılırken, Türkiye'de bu konu bir algı çalışmasına dönüşüyor. Oysa sektörümüzün, genel itibarıyla doğayı, dolayısıyla geleceğini düşünen girişimcilerden oluştuğunu da unutuyoruz. Toplum ile madenciler arasında çevresel anlamda sağlanacak mutabakatla, “Önce insan, sonra çevre, sonra maden” mottosundaki sektörümüz için gereken mutabakat sağlanmalıdır.

Uzayda maden arıyorlar, biz toprak altındakini çıkaramıyoruz

ABD, Çin gibi ülkeler uzayda madencilik konusunu konuşurken bizler kendi varlıklarımızı dahi gün yüzüne çıkarmakta sorunlar yaşıyoruz. Türk ekonomisinin lokomotifi olma potansiyeline sahip madenciliğin önündeki işte bu engeller kalkarsa, bırakın 10 milyar doları yıllık 30-40 milyar dolarlık bir ihracatın da önü açılacaktır diye düşünüyorum. Bizler sorunda değil de çözümde görev alarak Türkiye’nin daha güçlü olması için var olan gücümüzü ortaya çıkarmak istiyoruz. Önümüzdeki yıllarda artan çözümlerle birlikte,  bugünden daha güçlü bir ülke olarak, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nü daha verimli ve karar verici bir sektör olarak kutlamanın hayalini yaşıyoruz.

Dünya

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz