Seka'yı yıkıp stat yapıldı; kâğıt ithalatına yılda 3,5 milyar TL harcandı
SEKA, 2003’te 3,5 milyon dolara özelleştirildi. Fabrikanın yerine yapılan stat ise 43,5 milyon dolara mal oldu. Kâğıt ithalatına yıllık 3,5 milyar TL harcarken sormamız gereken tek bir soru var: Buna değer miydi?
- | Son Güncelleme:
- | Patronlar TV
Birgün'den Müslüm Gülhan, 780 dönüm arazi üzerine kurulan, 8 megawattlık (mw) enerji santralı, 125 adet lojmanı, bin 500 kişilik çalışan kadrosu ve yıllık 82 bin ton gazete kâğıdı üretim kapasitesi SEKA Aksu fabrikasının stadyum olma hikayesini yazdı.
SEKA şirketinin merkezi olan İzmit'teki fabrika 1934, Aksu fabrikası ise 1970 yılında kuruldu. Tarihler önemli, çünkü bir rövanşist hareket içinde değerlerin yok edilmesini izlerken hangi yıllarda, nasıl koşullar altında açıldıklarını bilmek kıyas açısından çok önemli.
Giresun Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikası (SEKA) Aksu İşletmesi, özelleştirme programı çerçevesinde 2003 yılında 3,5 milyon dolara özelleştirildi.
O günkü doların karşılığı olarak bu miktar 5 milyon TL’ye denk geliyor.
SEKA’nın özelleştirildiği 'Milli Görüş'ün Milli Gazetesi'nin yan kuruluşu olan Milda Kâğıt Sanayi Ticaret A.Ş. ise Ankara merkezli bir şirket.
Fabrikanın devri 24 Ekim 2003’te Giresun SEKA Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile imzalanan bir sözleşmeyle gerçekleşti.
İPTAL DAVASI REDDEDİLDİ
Özelleştirme kararının ardından, işletmenin değerinin altında satıldığı gerekçesiyle Selüloz-İş Sendikası tarafından Özelleştirme Yüksek Kuruluna iptal davası açıldı. Ancak mahkeme satışta kamu yararı bulmuş ve dava Mayıs 2004’te reddedilmişti. Danıştay 13. dairesi de ilk mahkemenin kararını onayarak özelleştirmenin iptali davasını reddetmiş.
Giresun SEKA’nın değerinin özelleştirilen fiyatın çok üstünde, 40 milyon dolar olduğu ise mahkeme tarafından da ifade edilmişti. Selüloz-İş Sendikası Giresun Şube Başkanı Mehmet Aydın, SEKA fabrikasının 2000 yılında özelleştirilmeden önce aynı yıl kâr ettiğin belirtmesiyle birlikte, değer tespit raporunda fabrikaya; lojmanları, sosyal tesisleri, arazisi ve makinalarıyla 60 milyon TL değer biçildiğini paylaşmıştı.
BORÇLANMA BÜYÜDÜ
O dönem çıkan haberlere göre Milda fabrikayı aldıktan bir süre sonra TEDAŞ, SSK, maliye, belediye, vergi dairesi gibi birçok kamu kuruluşuna ve işçilere toplam 23 milyon dolar borçlandı. Ancak şirket zarar etti ve fabrika arazisini 2013 yılında satışa çıkardı. 2010 yılında şirketin fabrika makinelerini 11 milyon TL’ye hurdacıya sattığı da belirtiyordu. Şirketin sözleşme gereği fabrikayı beş yıl çalıştırma taahhüdünü yerine getirmediği de ifade edilmiş.
Fabrika sermaye şartlarını yerine getirmediğinden, Özelleştirme İdaresi tarafından geri alınmamış. Ardından Sermaye Piyasası Kurulu tarafından araziye 68 milyon 270 bin TL değer biçilmiş. Giresun İl Özel İdaresi kanalıyla TOKİ fabrika arazisini 68 milyon 500 bin TL’ye satın almış.
MUSSOLI’NİN PLANI
Sonuçta süreç 20 bin kişilik stadyuma kadar geldi. İtalya’da ise bu işler 1929’da Serie A’nın kuruluşu beraberinde büyük stadyum inşaatları başladı. Mussolini, futbolun gücü üzerinden kendi gücünü konsolide etmek için 1934 ve 1938 Dünya Kupası organizasyonlarında ülkesinin Dünya Kupasını kazanmasını sağlayıp, milliyetçi hezeyan üzerinden bir güç yaratmıştı. 1934 İtalya’nın evindeki turnuva faşist iktidarın gücünü tüm dünyaya kanıtlaması için bir araçtı. Roma, Milano, Torino, Napoli, Floransa, Bologna, Cenova gibi kentlerdeki statlar bunun araçlarından biriydi. Bir diğeriyse İtalya’nın başarısı elbette.
Kral Franco, Bernabeu’ya “Bana 60 bin kişilik uyku tulumu yapın” diye emir vererek şu andaki Santiago Bernabeu stadyumunun ilk aşamasını yaptırmıştı. Şu an kapasitesi 81 bin 44 kişilik olsa da o zaman diliminin ikinci kısmında bu uyku tulumunu 100 bin kişiliğe çıkarttı.
153 MİLYON TL MALİYET
2015'te dönemin Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli fabrika alanına inşa edilecek 592 konutun temel atma töreninde yaptığı açıklamada, bölgeye bin 500 konutun yanı sıra, 20 bin kişilik bir stadyum ve 350 yataklı bir şehir hastanesi yapılacağını söylemişti. Stadın maliyeti: 2016 yılı için 43,5 milyon dolar, TL cinsinden 153 milyon TL+KDV mal olmuş oldu.
Bir devlet yönetimi, ya da iktidar üretim mekanizması olan ve çalışanlarla birlikte kendi çevresine, ülkesine ve etkilediği coğrafyaya verdiği katkı ile yarattığı katma değer ile nasıl bir zarar vermiş olur ki kapatılıp yerine konut ve stadyum yapılsın? Biliyoruz ki futbol sadece futbol değildir.
İngiltere’nin tasarrufunda doğup büyüyen ve bugünkü konumuna gelen modern futbol, Batı kültürünün de temsilcisi olarak ve Batı yaşayışını, İngiltere hegemonyası altında diğer bir ifadeyle de kültürel emperyalizmini bütün dünyaya empoze eden bir misyon üstlenmekle birlikte, üçüncü dünya ülkelerinin sömürgeleştirilmesinde de çok etkin bir vasıta olarak kullanmıştı. Futbola yüklenen bu misyon ne hikmetse hiç azalmadığı gibi sürekli olarak artarak devam etmekte.
FUTBOL-SİYASET İLİŞKİSİ
Toplumsal muhalefeti bastırmanın en önemli aygıtlarının başında spor ve özellikle futbol gelir. Hem maço kimliğe sahip olması ve hem de milliyetçi, faşizan duyguların pekiştirilmesi amacıyla toplu bir ayini andıran stadyumlardaki atmosfer, her zaman totaliter sisteme hizmet etti. Cinsiyet eşitsizliğinin yanında, doğaya ve her türlü metaa hâkim olan erkek egemen yapı, bu ayin ile elde ettiği gücü egemen yapı için şiddet unsurları çerçevesinde hiç tereddüt etmeden sadakatle kullanır. Politik yapının, yani iktidarın etkin araçları kullanılarak ele geçirdiği futbol, yönetim mekanizmasının kendi amacı doğrultusunda yöneterek, insanları algı yönlendirmesi içinde politize eder. Çünkü yeryüzünde bir inancın etrafında birleşmiş yüzbinler, milyonlarca insan topluluğu bulmak ve yönetmek mucizevi bir hazinedir. Bu kitleyi bulmak kolay değildir.
Futbol, futbolun içinde yer alan fakat hiçbir zaman futbolun kendi iç dinamiklerinin korunması için yeterli donanıma sahip olmayan süreçleri, bilgi dışında kurulacak ilişkilerle korumaya çalışan kişiler tarafından ablukaya alınır, nedenler üretilir ve siyasetin emrine verilir. Bu az gelişmişliğin işaretidir ve biz dahil, az gelişmiş ülkelerde oldukça sık uygulanan bir stratejidir. Çünkü bu tip ülkelerde insanların en büyük motivasyon araçları para ve güçtür.
Ortaya çıkan sonuç: Futbolu amaç edinmiş ülkeler ve kulüplerin oynadıkları futbol ve kulüplerin kazandıkları başarıların dışında, seyircilerin her hafta neredeyse bir resital seyretme amacı ile gittikleri ve tamamı skora endeksli olmayan, sadece ve sadece oyunun güzelliklerinin sahnelenmesi üzerine kurgulanan bir oyun olmaktan çıkıp, kendi benliğini kaybeden futbolun sürdürebilir başarısızlığını ve çöküşünü kabul etmektir. Artık oynanan futbol değildir.
ONLAR BİLE YAPMADI...
Mussolini’den Hitler'e, Salazar’dan Franko’ya hepsi statları bir güç gösterisi ve toplu bir ayin için kullanıp, toplumu hipnoz ederek bir topraklama aracı haline getirmişlerdi. Ama hiçbiri bir fabrikayı yıkıp stadyum yapmamıştı. Sanayi Devrimi öncülüğündeki kapitalizm sürecinde futbolda yer alan para sınırlıyken, neoliberal kapitalizm paralelinde ilerleyen futbolda para artık oyunun hâkimi durumuna gelmiştir. Tekelleşen üretim mekanizması nedeniyle, üretimden elini ayağını çekip uluslararası sermaye ile iş birliği neticesinde fabrikayı yıkıp stat yapmak kaçınılmaz görünmekte.
İTHALATA 3.5 MİLYAR TL ÖDÜYORUZ
Kapatılan tüm SEKA fabrikaları yüzünden yılda kâğıt ve karton ithalatına 3,5 milyar dolar ödüyoruz. Futbol kulüplerinin de toplam zararı 20 milyar TL civarında. Sadece dört büyüklerin borcu 17 milyar TL. Ve 2007 yılından itibaren yapılan 29 tane statta harcanan para 1 milyar 837 milyon 600 bin dolardır. 250 gram ekmek ise 3 TL...
YORUMLAR
Yorum Yap