Suna Kıraç'ın bilinmeyenleri; pazarda eşarp, nikahta şapka takardı
"Geleneğe de saygılı, örfünü adetini bilen ancak çağdaş da bir kadın. Pazara giderken eşarbını, nikaha giderken şapkasını takarmış."
- | Son Güncelleme:
- | Patronlar TV
Suna Kıraç’ın vefat haberini duyunca yüreğime bir hançer saplandı.
Vallahi, çok üzüldüm.
Pek güzeldi, pek zarifti, gerçek bir entelektüeldi. Eğitimliydi, kalbi tertemizdi.
Babasının gözünün nuruydu.
Derlerdi ki, Suna Kıraç, Koç grubunun beyni ve ruhuydu kuzum...
BABASININ KIZI
Babası da öyle, küçük kızına sevgisi bambaşkaydı; aklına, zekasına, terbiyesine ve yöneticiliğine hayrandı.
Suna Kıraç, 1980 yılında Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan vekiliydi. İş hayatına da 1960 yılında babasına yardımcılık göreviyle başladı.
Sağ koluydu...
Uzun uzun yazmayayım canım, görevleri, kurduğu tiyatrolar, sanata verdiği destekler, yardımları yazsam sayfalar yetmez...
En çok da gençlere, geleceğe kıymet vermek gerektiğini söylerdi ya...
Suna Kıraç ve eşi beyefendinin evlilikleri pek ani oldu; apar topar.
Çok da mutluydular...
Örnek çiftti. Yardımseverdi... Sırf insanlar para kazansın diye bütün evi tadilat yaptırdıklarını duydum vallahi...
Kalp kırmaktan, insanları incitmekten pek çekinirlerdi...
İKİZ İSTERDİ
Yanlış yazmayayım 15 sene filan çocukları olmadı. Evlat edinmeye karar verdiler, vallahi ne sevinmiştim.
Doğurmak marifet değil, büyütmek emek vermekledir annelik...
İkiz evlat edinmek istemiş; olmamış...
Sonra bir gün, haber gelmiş Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan; heyecanla gitmişler; yavrucağı İpek’i ilk orada görmüş.
İşte benim kızım demiş...
“SENDEN BİR TORUNUM OLSUN DİYE DUA ETTİM”
Aile biraz şaşkın tabi, ama destek de olmuşlar, babası Vehbi Koç, “Hep bir çocuğun, senden bir torunum olsun diye dua ettim, kısmet böyleymiş” demiş.
Uzatmayayım canım...
Üstüne titreyerek büyüttü kızını; birbirlerine sevgileri, bağlılıkları başkaydı diye duydum/bilirim.
Sonra rahatsızlandı... Eşine vasiyetiydi, makineye bağlanmak istemediğini söylemiş; sözünü de almış.
Lakin kızı, “Anne ben daha çok gencim; sana ihtiyacım var” deyince...
E, evlat olarak aldığında anne oldu Suna Hanım, sorumluluklarından vazgeçecek değil ya...
Biricik kızının liseyi, fakülteyi bitirdiğini görmek...
Hatta... Gelin etmek...
Her annenin düşü değil mi?
Ve... Kararından kızı için dönen bir anne Suna Kıraç!
KOÇZADELER’İN ŞECERESİ
Ankara’nın köklü ailelerinden bilirsiniz. Vehbi Koç’un baba tarafından 270 yıllık, anne tarafından 630 senelik şeceresi biliniyor.
Koçzade Hacı Mustafa ticaret ile uğraşmadı. İlim irfan yolunu seçti. Pek dindardı, sahici/samimi Müslüman yani. Medrese mezunu, vaktinin çoğunu evde kitap okuyarak geçiren değerli bir şahsiyet.
Çocuklarını eğitirken de büyüklere saygıyı, küçüklere sevgiyi, Allah’a bağlılığı, başkalarına zarar vermemeyi; bütçeyi aşmamayı, tok gözlülüğü, gösterişten sakınmayı öğretti.
Bu öğretiler de Koç ailesinin geleneği oldu vallahi, kaç kuşak geçti aile mirası gibi nesilden nesile geçiyor.
Vallahi helal olsun...
PAZARDA EŞARP NİKAHTA ŞAPKA
E, annesi hanımefendi de öyleydi.
Bir kitabı vardı, anılarını yazdığı, pek disiplinli, sıra dışı ve çok akıllıydı der annesi için. Düğünlerin sonuna kalıp pasta kesilmesini göremezmiş o derece disiplinli. Neden derseniz? Geç uyunursa geç kalkılır, ertesi günün enerjisinden çalınır diye.
Geleneğe de saygılı, örfünü adetini bilen ancak çağdaş da bir kadın. Pazara giderken eşarbını, nikaha giderken şapkasını takarmış.
Öyle... Şimdiki nesil gibi, parayı bulunca ne yapacağını şaşıran; birilerine hava atacağım diye rezil olanlardan değil kuzum Koç’lar...
Hep söylerim...
Başkadırlar!
Suna Kıraç dünyaya geldiğinde hali vakti yerinde ailenin; baba Vehbi Koç Ankara’nın sayılı tüccarlarından...
Ama ne?
Okula arabayla değil, yürüyerek gitmiş Suna Kıraç. Yasaklamış Vehbi Koç bütün çocuklara...
KURŞUN KALEMLER BIÇAKLA YONTULURDU
Eskiler bilir, şimdiki nesil pek bilmez, kurşun kalemler bıçakla yontulurdu.
Onları bilir, anlatırdı gururla...
İstese alamaz mı babası? Ama mesele o değil ki kuzum...
Ayol...13 yaşında genç kız, annesinden tokat yemiş... Niye derseniz? İstanbul’da Tanca’dan 29 liraya ayakkabı almış da fiyatını halalarına söyledi diye...
Annesi, “görgüsüz” diye çıkışmış, “Hiçbir şeyin fiyatı söylenmez ve bununla da övünülmez...”
“O ders hayatım boyunca kulağıma küpeydi” derdi.
Allah için Vehbi Koç da öyleydi; “en lüks hayatı yaşayabilir, en lüks yerlerde oturur, en lüks arabalara binebilirdim. Bunların hiçbirini yapmadım. Çocuklarıma ve arkadaşlarıma kötü örnek olmak istemedim. Davranışlarımdan dolayı pişmanlık hissine hiç kapılmadım. Hayata bir daha gelsem, yaptıklarımı aynen tekrarlar ve devam ettirirdim.”
EKONOMİK SINIF UÇAK BİLETLERİ
Kuzum...
Aklıma gelmişken, dedim ya, aile örfüne geleneğine pek bağlılar. Birkaç sene evvel duymuştum, rahmetli Mustafa Koç’un eşi Caroline Hanım kızlarını ABD’ye okula gönderirken “business class” değil, ekonomik sınıfla gönderdi.
‘Talebe çocuktur’ dedi...
Pes vallahi demiştim, başkadır o da. Meğersem kayınbabasından mirasmış...
Vehbi Koç da genellikle ekonomik sınıfa binince, nedendir diye soranlara, “Uçağın arkası başka bir yere mi gidiyor?” dermiş...
Velhasıl...
Uzatmayayım canım...
Suna Kıraç hanımefendi de bu dünyadan göçtü...
Rabbim mekanını cennet eylesin...
Ailesine sabırlar versin...
Hürrem Elmasçı
Odatv.com
YORUMLAR
Yorum Yap