Türk Lirasındaki kayıp bankaların sermayesini 3 milyar dolar eritti!
Lira tarihinin en kötü grafiğine imza atıyor. Ekonomi yönetiminin düşük faiz ısrarı hem enflasyonu hem de kuru patlatırken, bu artış şirket ve vatandaşlara zam olarak yansıyor.
- | Son Güncelleme:
- | Patronlar TV
Bu tablo karşısında CDS, 2021 Mart ayındaki Merkez Başkanlığı değişikliği sonrasındaki seviyesini de geride bırakarak 489 baz puan ile 1 yılın zirvesine tırmanırken, analist Tomasz Noetzel, Türk lirasında dördüncü çeyrekte yaşanan düşüşün Türk bankalarının sermayelerini 3 milyar dolar civarında düşürdüğünü belirtti.
Karar'ın haberine göre ekonomideki faiz ısrarı TL’yi tarihinin en kötü seviyelerine taşıyor. Kasım ayıyla birlikte sert kayıplarla imza atan lira, yeni iş gününde de zirve olmasa bile yükseliş eğiliminde. Kurda aşağı yönlü hareketler sınırlı kalırken, 13.46 olan dolar/TL zirvesine şimdilik oldukça yakın.
Türkiye’nin kredi temerrüt risk primi (CDS), 2021 Mart ayındaki Türkiye Cumhuriyet Merkez Başkanlığı değişikliği sonrasındaki seviyesini de geride bırakarak 489 baz puan ile 1 yılın zirvesine tırmandı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ise yaşanan krizi sadece açıklamayla geçiştirdi. Aşırı oynaklığa karşın açıklama yapan Merkez, uygulanmakta olan dalgalı kur rejimi altında kur seviyesine ilişkin bir taahhüdü olmadığı belirterek, şirketleri ve vatandaşları işlem yapmama konusunda uyardı. TL’deki bu değer kaybı bankaların da bilançolarını etkiledi.
Bloomberg Kıdemli Gelişen Piyasalar Analisti Tomasz Noetzel, Türk lirasındaki değer kaybının çoğu banka için yönetilebilir olduğunu fakat tüm bankalar için bunun geçerli olmadığını söyledi. Garanti BBVA, Yapı Kredi ve Akbank gibi bankaların sermaye, likidite tamponlarının ve hedge politikalarının en iyileri olduğunu belirten Noetzel, Vakıfbank ve Halkbank gibi kamu bankalarının en kırılganlar olduğunu ve bu bankalar için sermaye hesabında tanınan kolaylıkların uzatılabileceğini ya da sermaye enjeksiyonu seçeneğinin değerlendirilebileceğini söyledi.
Noetzel, dördüncü çeyrekte Türk lirasının dolar karşısında yüzde 30 değer kaybettiğini ve bunun ortalama olarak Türk bankalarının sermayelerini 3 milyar dolar civarında düşürdüğünü söyledi. Akbank, Garanti ve Yapı Kredi gibi bankaların Türk lirasındaki değer kaybından en az etkilenenler olacağını belirten Noetzel, Vakıfbank’ın tanınan sermaye kolaylıkları hariç sermaye yeterlilik oranının minimumu üzerindeki yüzde 80’lik fazladan sermayesinin risk altında olduğunu söyledi.
Noetzel, Halkbank’ın kurdaki değer kaybına karşı en kırılgan banka olduğunu düşündüklerini söyledi. Türkiye’deki düzenleyici kuruluşların sermaye hesaplamalarında kurun daha makul kullanımı için sermaye hesabındaki kolaylıkların muhtemelen uzatacağını belirten Noetzel, sermaye hesabındaki kolaylıklar olmadan Türk bankalarının sermaye yeterlilik oranlarının yüzde 12-19 arasında olduğunu belirtti.
ENFLASYONA ETKİSİ 7 PUANDAN FAZLA
Societe Generale, Türk lirasına olan güvenin azalmasıyla insanların bankalara koşabileceğini, finansal piyasalardaki istikrarın bozulabileceğini ve Türk lirasındaki değer kaybının bir hiperenflasyon dönemine yol açabileceğini belirtti. Gelecek aylarda TÜFE’nin muhtemelen yüzde 30’a doğru yükseleceğini belirten banka, Türk lirasında Eylül’den beri yaşanan yüzde 35’lik değer kaybının gelecek aylar TÜFE’ye 7 yüzde puan olarak yansıyacağını söyledi. Bankacılık sisteminden para çıkışlarının yaşanabileceğini ve bankacılık istatistiklerinin gelecekte daha az güvenilir olabileceğini belirten Societe Generale, kurdaki değer kaybının devam etmesi halinde hanehalkı döviz mevduatlarında ve döviz mevduatlarının tamamında bir düşüş yaşanabileceğinin altını çizdi. Banka son olarak 2-5 yıllık getiri eğrisinin giderek düzleşeceğini ve burada da bazı işlem önerileri olduğunu belirtti.
YABANCI 2022’DE FAİZ ARTIŞI BEKLİYOR
Unicredit ekonomistleri yayımladıkları bir araştırma raporunda kurdaki değer kaybının Aralık’ta ya da 2022’nin başlarında TCMB’yi faiz artırmaya zorlayabileceğini belirtti. Türk lirasında likidite kısıtlamaları uygulanmasını beklediklerini ve kurdaki değer kaybının önlenmesi için ilk olarak rezervlerin kullanılabileceğini söyleyen Unicredit ekonomistleri, bu önlemlerin uzun vadede işe yaramayacağını ve eninde sonunda faiz artırımının gerekli olacağını vurguladı.
Ekonomistler, TCMB’nin faiz indirimlerine devam etmesi durumunda likidite önlemleriyle geçici bir sıkılaşmanın daha sık görülebileceğini fakat bunun da Türk lirasındaki değer kaybının önüne geçemeyeceğini belirtti. Credit Suisse de TCMB’den bir faiz artırımı gelmediği sürece dolar/TL’nin 14.00 seviyesine doğru gitmeye devam edeceğini öngördü. Raporda “Negatif geri besleme döngüsünün durması için, TCMB’nin agresif şekilde faiz artırması gerekli. Dolar/TL’nin istikrar kazanması için politika faiz oranının en azında yıllık enflasyon civarına getirilmesi gerekli, bu en az 500 baz puanlık bir artırım.
Dolar/TL’de trendin tersine dönmesi için ise politika faizinin çok daha agresif şekilde artırılmasına ihtiyaç olması çok büyük olasılık. Politika faizi artırımı olmaz ise dolar/TL’nin 14.00 gibi seviyelere ulaşabileceği görülüyor. Büyük bir faiz artırımı dolar/TL’yi 11.00 civarına getirir” ifadeleri yer aldı. TCMB’den faiz artırım beklentisini ikinci çeyreğe çeken Goldman Sachs ise bu kez artırım tutarında revizyona gitti. Goldman Sachs, TCMB’nin politika faizini 2022’nin ikinci çeyreğinde 600 baz puan artırarak yüzde 14’ten yüzde 20’ye çıkarmasını beklediklerini açıkladı.
LİRA JAPON YENİNE KARŞI YÜZDE 35 KAYBETTİ
Japonya’nın normalde risk seven bireysel yatırımcıları rekor zayıf seviyelere düşen Türk lirasından çıkarken bazıları pozisyonlarını kapamak zorunda kaldı. Tokyo Financial Exchange verilerine göre Türk lirasına yönelik uzun pozisyon alan Japon bireysel yatırımcının kontrat sayısı Şubattan bu yana en düşük seviyeyi görürken ekim ayındaki zirveden yüzde 44 azaldı.
Gaitime.com Research Institute Genel Müdürü Takuya Kanda, son emirlerin yaklaşık yüzde 30’unun, Türk lirası/yen kurunun 9’un altına gerilemesinin ardından gelen zorunlu satışlar olduğunu belirtti. Türk lirası salı günü 8.5 yene kadar gerilemişti. Çarşamba günü ise 9 yenin hemen üzerinde işlem görüyor. Türk lirası, yene karşı bu yıl yaklaşık yüzde 35 değer kaybetti. Kanda “Japon bireysel yatırımcılar artık Türk lirasına yönelik iyimser pozisyonlarını korumuyorlar. Yatırımcı Meksika pezosu veya Yeni Zelanda doları gibi para birimlerine yöneliyor. Tabii ki para birimi zayıfladıkça ucuz fiyattan alıcı çıkacaktır. Ancak geçmişten farklı olarak bunun kolektif bir hareket olacağını düşünmüyorum” değerlendirmesini yaptı.
RİSK PRİMİ 1 YILIN ZİRVESİNDE
Türkiye’nin kredi temerrüt risk primi (CDS), 2021 Mart ayındaki Türkiye Cumhuriyet Merkez Başkanlığı değişikliği sonrasındaki seviyesini de geride bırakarak 489 baz puan ile 1 yılın zirvesine tırmandı. CDS en son 2020’nin Kasım ayında ekonomi ve Merkez Bankası yönetiminde değişiklik yaşanmadan hemen önce bu seviyelerde bulunuyordu.
Geçen yıl Kasım ayında Lütfi Elvan’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı’na Naci Ağbal’ın ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanlığı’na atanmasıyla Türkiye’nin risk primi 1,5 ay içerisinde 566 baz puan seviyesinden 306 baz puana kadar gerilemişti. İzlenen sıkı para politikasıyla beraber CDS 2021’in Şubat ayında 283 baz puana kadar gerileyerek son yılların en düşük seviyesini görmüştü.
Risk primi bunu takiben Mart ayında Naci Ağbal’ın TCMB Başkanlığı’ndan alınarak yerine Şahap Kavcıoğlu’nun atanmasıyla 306 baz puan seviyesinden 482 baz puana kadar tırmanmıştı. Sonrasında kademeli bir şekilde gerileyerek Eylül 2021’de 367 baz puana kadar inen Türkiye’nin kredi temerrüt risk primi, faiz indirimlerinin başlamasıyla beraber 22 Ekim’de 464 baz puana kadar tırmanmış, Kasım ayı başında 400 baz puana kadar gerilemişti.
ÖDEMELER DENGESİ KRİZİ
Societe Generale stratejistleri, yayımladığı bir araştırma raporunda Türk lirasındaki değer kaybıyla beraber en kötü senaryo olarak insanların bankalardaki varlıklarını çekme riskinin önemli derecede arttığını belirtti. Kurdaki değer kaybını durdurmak için seçeneklerin kısıtlı olduğunu belirten stratejistler, düşük döviz rezervleri düşünüldüğünde sermaye kontrolünün ya da acil bir faiz artırımının seçenekler arasında bulunabileceğini ifade etti.
Stratejistler, acil bir faiz artırımının daha olası bir senaryo olduğunu fakat mevduat çekme limiti gibi bazı sermaye kontrolü araçlarının kullanılmasının da mümkün olduğunu söyledi. Türkiye’nin bir ödemeler dengesi kriziyle karşı karşıya kalacağını henüz düşünmediklerini belirten Societe Generale stratejistleri, şirketlerin 2018’den beri döviz yükümlülüklerini ciddi şekilde düşürdüklerini ve borç çevirme oranlarının hala yüksek olduğunu dile getirdi.
YORUMLAR
Yorum Yap