Ünlü ekonomist dolarda oynanan büyük oyunu açıkladı!
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu "Erdoğan bir yandan döviz tutanlara yönelik “teröriste” varan ifadeler kullanırken, bir yandan da mesnetsiz politikalarla onların zenginleşmesini sağladığı gibi, dövize yönelmeyi de özendirmiş oluyor" dedi.
- | Son Güncelleme:
- | Patronlar TV
Cumhuriyet'ten Şehriban Kıraç'ın haberine göre, Altınbaş Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Türkiye sadece bir ekonomik kriz değil, siyasi ve toplumsal bir krizin de yaşandığını vurguladı.
"Hiçbir banka ayda yüzde 1.29 faizle konut kredisi vermez, onun yerine kamu kağıtlarını almayı tercih eder" diyen Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu "Ayrıca olayın sınıfsal bir boyutu da var. Düşük faizli krediler şirketlere verilirken, düşük ve orta gelirlilerin başvurduğu ihtiyaç kredileri ve kredi kartlarında, aksine 'makro ihtiyati' önlemler adı altında borçlanma zorlaştırılıyor. Bankaların temel fon kaynağı mevduatların faizlerinin de düşük tutulması isteniyor. Bu durum haliyle döviz ikamesini, yani dolar, euro tutmayı teşvik ediyor. Gerçek kişilerin şu anda 145 milyar dolar mevduatı var ve bu kesimin serveti Eylülden bu yana, faiz zorlamasıyla 580 milyar lira artmış durumda. Yani bir yandan Erdoğan döviz tutanlara yönelik “teröriste” varan ifadeler kullanırken, bir yandan da mesnetsiz politikalarla onların zenginleşmesini sağladığı gibi, dövize yönelmeyi de özendirmiş oluyor" dedi.
"ÇOK YAMAN KIŞ GÜNLERİNİN BİZİ BEKLİYOR"
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu "Şu anda toz duman içerisinde 2022’ye ilişkin bir öngörüde bulunmak olanaksız. OVP şimdiden kadük olmuş durumda. Öncelikle ekonomi yönetiminin bir güncelleme yapması zorunlu. 2022 yılında ortalama dolar kurunu 9.27 kabul eden, faiz giderlerinin 259 milyar lirada tutan varsayımların değiştirilmesi şart. Ancak şimdiden yatırımların durduğu, enflasyonun sıçradığı, işsizliğin arttığı, yoksulluğun yaygınlaştığı çok yaman kış günlerinin bizi beklediği ortada" diye konuştu.
Zaten inandırıcı bulunmayan TÜİK’in resmi enflasyon rakamlarının dahi yüzde 30’un üzerine yükselebileceğine dikkat çeken Kozanoğlu, “Halkın fiyatların daha da yükselmesi endişesiyle zorunlu ihtiyaçları, gıda ve ihtiyaç maddelerini stoklama eğilimine gireceğini, kredi kartlarına dayanacağını öngörüyorum. Kuaför, spor salonu, lokanta-kafe gibi hizmet sektöründe, kültür ve sanatta, dayanıklı tüketim mallarında tam tersi talebin bıçak gibi kesilmesini bekliyorum. Sonunda olan alım gücü giderek azalan halka olacak” dedi.
"84 MİLYONUN GELECEĞİ TEHLİKEDE"
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu "1994, 2001, 2018 döviz krizlerinde TL’nin aşırı değer kaybı sonrası (literatürde overshooting denilen olgu), hep zararların bir kısmını telafi etmesi, ama başlangıç noktasının altında bir yerde dengelenmesine tanık olduk. Bu süreçte trene son atlayan amatörler, yani kurun en yüksek noktasında alışa geçenler zarara uğradı. Öncelikle sade yurttaşlarımızı böyle zamanlarda dövizden uzak durmaları için uyaralım. Gelgelelim bu kez başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekonomi sözcüleri TL’nin değer kaybından şikayetçi olmak bir yana, bu garabetten bir milli kurtuluş, kalkınma destanı çıkarmaya çalışıyorlar, memnuniyetlerini gizlemiyorlar. O nedenle kur hareketinin nerede duracağını kestirmek iyice zorlaşıyor. Ama net bir gerçek var ki, ekonominin bünyesini bozan bir durumla karşı karşıyayız. Adeta 84 milyon insanın geleceğini tehlikeye atan bir kumar oynanıyor" diye konuştu.
"19 YILDIR AKLINIZ NEREDEYDİ?"
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu "Bugünlerde ise yeni bir deney başlatıldı, döviz kurunu serbest düşüşe terk ederek buradan rekabet gücü kazanıp, cari fazla verme hülyası… Haliyle insanın aklına, madem böyle sihirli bir formül vardı, 19 yıldır aklınız neredeydi? Hadi aklınız geç geldi, o zaman 2020 yazında dolar 6.85 lira kurunu zorlamak pahasına onca rezervi niye heba ettiniz? O da olmadı daha 2 ay evvel Orta Vadeli Programı ilan ederken neden 2024’te bile cari açık vermeyi hedeflemediniz, 2022 ortalama dolar kurunu 9.27 lira olarak ilan ettiniz? soruları geliyor" dedi.
"ENFLASYON YÜZDE 30’U AŞAR"
"2018 döviz krizinde ÜFE’nin yüzde 50’ye dayanması, birkaç ay gecikmeli olarak 2019 başında TÜFE’yi yüzde 20 bandının üstüne çekmiş, yıl içinde tek haneli rakamlara düşmüştü" diyen Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu "Ancak bu kez henüz kurlar sakinleşmiş görünmüyor, ekonomi yönetiminin de bu yönde bir çabası yok. Dünyada zaten bir enflasyon dalgası yaşanıyor, özellikle gıda, enerji ve navlun fiyatları yüksek seyrediyor. Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu’nun eylülde çekirdek enflasyonu telaffuz etmesinden bu yana TL yüzde 30’un üzerinde kayba uğramış bulunuyor. Bunun 3-6 ay içerisinde, geçirgenlik etkisiyle enflasyonu 8-10 puan daha yukarı çekmesini bekleyebiliriz. Böylelikle zaten inandırıcı bulunmayan TÜİK’in resmi enflasyon rakamları dahi yüzde 30’un üzerine yükselir. Ayrıca ben halkın fiyatların daha da yükselmesi endişesiyle zorunlu ihtiyaçları, gıda ve ihtiyaç maddelerini stoklama eğilimine gireceğini, kredi kartlarına dayanacağının, kısa vadede cirolarda suni bir sıçrama meydana geleceğini düşünüyorum. Bu kalemlerde talep enflasyonu da ortaya çıkacak. Ancak kuaför, spor salonu, lokanta-kafe gibi hizmet sektöründe, kültür ve sanatta, dayanıklı tüketim mallarında tam tersi talebin bıçak gibi kesilmesini bekliyorum. Sonunda olan alım gücü giderek azalan halka olacak" diye konuştu.
"SADECE EKONOMİK DEĞİL, TOPLUMSAL KRİZ VAR"
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu "Türkiye sadece bir ekonomik kriz yaşamıyor, kriz sırf artan döviz kurları, benzin kuyrukları, boşalmaya yüz tutan market rafları, malını aynı maliyetle yerine koyamam korkusuyla stokta tutan tüccarla kendini göstermiyor. Siyasi bir kriz de yaşanıyor. Başkanlık sistemi işlemiyor, devletin kurumsal yapıları çöküyor. Toplumsal bir kriz yaşanıyor, farklı toplum kesimleri arasında iletişim kopuyor, empati kayboluyor, kutuplaşma artıyor. İdeolojik bir kriz yaşanıyor, Cumhur ittifakı aşırı milliyetçi, mezhepçi, tehditkar bir söylemle ayakta durmaya çalışıyor. En son Kavala davasında görüldüğü gibi hukuk sistemi tarafsızlığını yitirmiş, meşruiyetini kaybetmiş durumda. Çoklu bir krizin Marksist düşünür Gramşi’nin ifadesiyle organik bir krizin sadece ekonomik bir reçeteyle, maaşlarda yapılacak bir ayarlamayla çözülmesi olanaklı değil. Ülkenin demokrasisiyle, kurumlarıyla, hukuk normlarıyla, bölüşüm ilişkileriyle “reset” tabir edilen bir “sıfırlamaya” gereksinimi var"
YORUMLAR
Yorum Yap