Yanlış kur hamlesi yüzünden 'Dış güçler'e 60 milyar dolar gitti!
Doların TL karşısındaki yükselişini frenlemek için uygulanan yanlış politikalarla Merkez Bankası rezervleri harcanıp bitirildi.
- | Son Güncelleme:
- | Patronlar TV
Gelecek Partisi Ekonomi ve Mali Politikalar Başkan Yardımcısı ekonomist Kerim Rota, sıkıntılı tablonun bir başka boyutuna dikkat çekti: Son 19 ayda doları 7 TL’nin altında tutmak için elden çıkarılan 105 milyar doların 60 milyar dolarlık kısmıyla Türkiye’den çıkan yabancı yatırımcının talebi karşılandı. 45 milyar dolar ise ‘sabit kurdan döviz fırsatı’nı değerlendiren yerli faizcilerin cebine girdi.
MB’nin temmuz raporunda açıklanan veriler, son dönemde kuru sabit tutmak adına yapılan hamlelerin maliyetini ortaya koydu. Gelecek Partisi Kurucu Üyesi ve ekonomist Kerim Rota “Kuru 6.85’de tutabilmek için temmuz ayında 12 milyar dolar harcandı. TL’nin değerini böyle koruyamayacağını anlayan ekonomi yönetimi, ağustos ayında mahcup bir yükselişe izin verdi” dedi.
DIŞ BORÇ STOKU DA ARTTI
Rota, şu değerlendirmeyi yaptı: Kuru baskılamak hevesiyle satılan tutarın 120 milyar dolara yaklaştığını hesaplayabiliriz. Aynı dönemde dış borç 91 milyardan 97 milyara çıktı. İlave olarak Hazine 2019 başında neredeyse sıfır olan altın ve döviz cinsi iç borcu 37,3 milyar dolara yükseltti. Bu satış mekanizması ile kıt olan kaynakların harcandığı ortada.
Artan kur karşısında sürekli yeni hamleler gerçekleştiren Merkez Bankası dövizi sabit tutmak için 105 milyar dolar yaktı. Bedelin Haziran sonunda 93 milyar dolar olduğunu söyleyen Gelecek Partisi Kurucu Üyesi Rota “Kuru 6.85’de tutabilmek için temmuz ayında 12 milyar dolar harcandı. Türk Lirasının değerini böyle koruyamayacağını anlayan ekonomi yönetimi, ağustos ayında mahcup bir yükselişe izin verdi” dedi.
Yaklaşık 2 yıldır kura yapılan müdahaleler karşısında sürekli yeni rekorlar geliyor. Merkez Bankası’nın gerek örtülü faiz artışı gerekse döviz satışı kuru hâlâ sabitleyebilmiş değil. Aylık olarak yayınlanan Merkez Bankası raporu da bunu doğrular nitelikte. ‘Uluslararası Rezervler ve Döviz Likiditesi’ Temmuz 2020 verilerini değerlendiren Gelecek Partisi Kurucu üyesi ve finans uzmanı Kerim Rota, ekonomi yönetiminin 2019 başından bu yana döviz piyasalarına ‘örtük’ olarak müdahale yaptığı söyledi. KARAR’a özel demeç veren Rota, bu verilerle bunun hesaplanabildiğini de açıkladı.
Rota sözlerine şöyle devam etti: “Rapor 2019 başından geçen 19 ayda, döviz piyasalarına kuru baskılamak amacıyla toplamda 105 milyar dolar döviz satıldığını gösteriyor. Halen TCMB rezervleri bankalarla yapılan swap işlemleri ve zorunlu karşılık düzenlemelerinin yardımıyla 89 milyar dolar seviyesinde. Ancak -32 milyar dolara düşen swap sonrası net rezerv tutarı rezervlerin kalitesindeki bozulmayı gözler önüne seriyor. Temmuz sonu 105 milyar dolar olan müdahale tutarı Haziran sonu itibarıyla 93 milyar dolardı. Böylece Temmuz ayı içerisinde kuru 6.85’de tutabilmek için satılan tutarın 12 milyar dolar olduğunu hesaplayabiliyoruz. Aylık bazda harcanan bu çok yüksek tutar sonrasında, Türk Lirasının değerini böyle koruyamayacağını sonunda anlayan ekonomi yönetimi, Ağustos ayında hem kurlarda hem faizlerde ‘mahçup’ bir yükselişe izin verdi. TCMB’nin politika faizini arttırmasına izin verilmemiş olsa da, mevduat ve kredi faizlerinde neredeyse yüzde 5’e varan artışlar oluştu. TCMB’nin bankalara sağladığı kaynakların maliyeti de yüzde 3’e yakın artış göstererek gelecek hafta çift hanelere gelmiş olacak.”
Rota, 19 ayda satılan 105 milyar dolara ek olarak geçen yılda açık pozisyon taşımayan kamu bankalarının temmuz sonunda 12 milyar dolarlık açık pozisyona geçirildiğini de anlattı. Rota “Böylece spot piyasada son 1.5 yılda kuru baskılamak hevesiyle satılan tutarın 120 milyar dolara yaklaştığını hesaplayabiliriz. Peki yaklaşık 1.5 yılda dile kolay olan 120 milyar dolara yakın döviz talebi kimlerden geldi diye bir soru akla gelecektir. Tablo bunun başlıca kalemlerinin kırılımını gösteriyor” dedi.
YERLİ VE YABANCILAR TL’DEN KAÇMIŞ
Sürekli dış güçler olarak gösterilen döviz hamlelerinin aslında sadece yabancı ve yerlinin daha fazla getiri gerçekleştiren kaynaklara yönelmesinden ibaret. Kerim Rota bu dağılımı ise şöyle aktarıyor: “Görüleceği gibi 104 milyar dolar dolar civarında döviz talebinin 60 milyarı Türkiye’den çıkan yabancı yatırımcılardan gelmiş. Kalan kısmı ise TL mevduatına reel faiz alamadığını görüp, hazır sabit kurdan döviz satışı yapan varken alalım diyen yurtiçi yerleşiklerden gelmiş. Bu satış mekanizması ile kamunun oldukça kıt olan döviz kaynaklarının harcandığı ortada. Bugünden sonra sorulması gereken soru ise, bu döviz kaynaklarının verimli bir şekilde harcanıp harcanmadığı olmalı.”
HAZİNE DÖVİZ YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ AZALTMAK YERİNE ARTTIRDI
Kerim Rota “Eğer bu 120 milyar doları kamunun dış borcunu veya döviz cinsi yükümlülüklerini azaltmak için kullanılsaydı, verimli bir şekilde harcandığı ileri sürülebilirdi. Oysa aynı dönemde merkezi yönetimin dış borcu 91 milyar dolardan, 97 milyar dolara yükseldi. İlave olarak Hazine 2019 başında neredeyse sıfır olan altın ve döviz cinsi iç borcunu hızlı bir şekilde arttırarak 37,3 milyar dolara yükseltti. Bu şekilde Hazine döviz yükümlülüğü bu dönemde bırakın azalmayı, 40 milyar dolardan fazla artmış oldu. Aynı dönemde kamunun KOİ projelerinden kaynaklanan döviz yükümlülüğü de yükseldi” diye konuştu.
DIŞ GÜÇLERİN UCUZ ÇIKMASINA HARCANDI
Gerçekleştirilen hamlelerin maalesef kamunun döviz borcunun azaltılmasında kullanılmadığını gösterdiğini söyleyen Kerim Rota “Kaynakların yarısı, zamanında Türkiye’ye güvenmiş yabancıların uygun bir fiyatla Türk varlıklarından çıkması için harcanmış. Diğer kısmı ise, Türk Lirası reel faizlerinin suni olarak düşük tutulması nedeniyle parasına güveni azalan yurtiçi yatırımcıların uygun fiyattan döviz varlık biriktirmeleri için harcanmış. Bu müdahaleler nedeniyle Hazine, TCMB ve Kamu bankalarının döviz riski ciddi artış gösterdi. Bu nedenle artık Türk Lirasının yeni değer kayıpları kamu finansmanını daha kırılgan hale getiriyor. Bu da, daha yüksek faiz ödemeyi, daha çok vergi toplamayı ve daha çok borçlanmayı gerektirecek. Düşük faiz ve yüksek büyümeyi hedeflemek güzel olsa da, en başta “enflasyonla ciddi mücadele” ve “sürdürülebilir düşük enflasyon “ hedeflenmeyince ancak yalancı baharlar yaşanabiliyor. Günü kurtarmayı amaçlayan politikalar hem kaynak kaybına, hem de bu kıt kaynakların çok verimsiz kullanılmasına yol açıyor” açıklamasını yaptı.
Karar
YORUMLAR
Yorum Yap