Gözler saat kararında! Kafe ve restoran sahipleri: ‘Saat 21.00’e kadar açık kalabilirsiniz’ denilirse hiç açılmayalım daha iyi
Tüm Türkiye kademeli normalleşmenin nasıl devam edeceğine kilitlendi. Gözler pazartesi günü yapılacak Kabine Toplantısına çevrildi.
- | Son Güncelleme:
- | Patronlar TV
Normalleşme yolunda 1 Haziran sonrası için nasıl karar alınacağı merak konusuyken, yeme-içme ve eğitim sektörlerinden yeni öneriler geldi.
Koronavirüse karşı yürütülen mücadelede vaka sayılarında önemli düşüş sağlarken, tam kapanma sürecinin ardından kontrollü normalleşme sürecine girilmişti.
KRİTİK TOPLANTI PAZARTESİ GÜNÜ
31 Mayıs Pazartesi günü yapılacak Kabine toplantısında, 1 Haziran sonrasının normalleşme adımları ele alınacak. Toplantı sonrasındaysa alınan kararların Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanması bekleniyor.
Öte yandan, kritik toplantı öncesinde yeme-içme ve eğitim sektörlerinden de dikkat çeken öneriler geldi.
GÖZLER SAAT KARARINDA
1 Haziran’dan itibaren ise birçok alanda kısıtlamaların kaldırılacağı ifade ediliyor. Bu noktada en büyük beklenti ise yeme-içme sektöründe oluştu. Yaklaşık 15 aydır devam eden koronavirüs salgınından en çok etkilenen sektörlerin başında turizmle birlikte yeme-içme sektörü geliyor. Salgına karşı alınan önlemler nedeniyle son 15 aylık sürecin 10 ayında kapalı kalan restoran ve kafeler 1 Haziran’da açılmayı umuyor.
Biz de 1 Haziran öncesinde yeme-içme sektörünün temsilcileriyle konuştuk; beklentilerini dinledik. Tüm hazırlıklarını açılışa göre yaptıklarını ifade eden sektör temsilcileri, “Sadece açılış kararı yeterli değil. En azından saat 24.00’e kadar açık kalabileceğimiz bir durumun oluşmasını istiyoruz” dedi.
‘21.00 KARARI BİZİ YIKAR’
Yaşadıkları süreç nedeniyle hem ekonomik hem de psikolojik açıdan kötü durumda olduklarını ifade eden Turizm Restaurant Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği (TURYİD) Başkanı Kaya Demirer, “Verilecek en ufak bir yanlış karar sorunları kat kat arttıracak. Bu yüzden yeme-içme sektörü olarak mantıklı kararları bekliyoruz. Yeme içme sektöründe bulunan 2.5 milyon kişi verilecek karara kilitlendi. Beklentimiz açık alanlarda saat 24.00 kadar faaliyet yürütmek. Bunun haziran ayı için uygun olduğunu düşünüyoruz. Haziran ayında aşılanmanın hızlanmasının ardından da temmuz ayı ile birlikte ruhsatlarda bize verilen saatlere kadar çalışmak istiyoruz. Restoranların kapalı alanları için de temmuz ayını bekleyebiliriz” diye konuştu.
Uzmanların açık alanlarda salgın riskinin çok çok düşük olduğunu söylediğini belirten Demirer, “Eğer açık alanlarda saat 21.00’e kadar açık kalınma kararı çıkarsa bu bizi yıkar. Eğer bilim kurulu, alkol kullanımından sonra sosyal mesafe kurallarının kaybolacağını düşünüyorsa, bu da doğru olmaz. Çünkü insanlar artık sosyalleşmek için can atıyor. Eğer restoranların açık alanlarında buna izin verilmezse, insalar evlerinde sosyalleşmeye başlayacak. Kapalı alanlarda toplanılacağı için bu daha büyük bir risk teşkil edecek” ifadelerini kullandı.
'KALDIRIMLARA İZİN VERİLMELİ'
AÇIK alanı olmayan restoranlar için de kaldırımları ve dış mekanları kullanma izni verilmesi gerektiğine dikkat çeken Kaya Demirer, “Belediyeler en az bir ay için bu işletmelere izin vermeli. Çünkü aylardır kapalı olan işletmelerin desteğe ihtiyacı var. Bu bir aylık süreçte kaldırımlara masa konulması bu işletmeleri rahatlatacaktır. Vatandaşlarımız da bu bir ay için biraz dişini sıkmalı, kaldırımlara veya yol kenarlarına konan masalara çok fazla itiraz etmemeli. Çünkü artık restoranların ve kafelerin dayanacak gücü kalmadı. Vatandaşlarımızdan bunu rica ediyoruz” dedi.
'CUMHURBAŞKANIMIZI KEBAP YEMEYE BEKLİYORUZ'
Kısıtlama olmaksızın 1 Haziran itibariyle çalışmayı beklediklerini dile getiren Tüm Restoranlar ve Turizmciler Derneği (TÜRES) Genel Başkanı Ramazan Bingöl ise “Artık kısıtlamalar sona ermeli. Haziran ayı için açık alanlarda tam kapasite, kapalı alanlarda da yüzde 50 kapasite ile saat 24.00’e kadar çalışmak istiyoruz. Salgın öncesine bir an önce dönmeliyiz. Temmuzla birlikte de ruhsat saatlerinde yazan saatlerde çalışabiliriz. Açık alanları olmayan işletmeler için de bir izin verilmeli. Bunların dışında düğün ve nişanların da başlaması gerektiğini düşünüyoruz. Açılışla birlikte Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı kebap yemeye bekliyoruz. Bu da vatandaşımıza güven vermek anlamında güzel bir mesaj olacaktır” diye konuştu.
'DÜNYA AÇILDI BİZ DE AÇILALIM'
Dünyanın artık açılmaya başladığını dile getiren Sunset Yönetim Kurulu Başkanı Barış Tansever de şunları söyledi: “Birçok ülke restoran ve kafelerin açılmasına izin verdi. Havaların ısınmasıyla birlikte özellikle açık alanlarda faaliyetler başladı. Biz de 1 Haziran itibarıyla açılmayı bekliyoruz. Saat 24.00’e kadar işletmelere izin verilmesini istiyoruz. ‘Saat 21.00’e kadar açık kalabilirsiniz’ denilirse hiç açılmayalım daha iyi. Çünkü bu 15 aylık salgın sürecinin 10 ayında kapalı kalan işletmelerin dayanacak gücü kalmadı. Saat 21.00 kadar çalışma kararı çıkarsa ekonomik anlamda çok zor durumda kalacağız” ifadelerini kullandı.
OKULLAR AĞUSTOSTA AÇILMALI
Bakan Selçuk, telafi eğitiminin haziranda başlayacağını duyurdu. ‘Türkiye’nin Telafi Eğitimi Yol Haritası’ başlıklı rapor hazırlayan Türk Eğitim Derneği Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu ise “Haziran başında okullar kapatılmalı, tüm hazırlıklar tamamlanarak ağustos başında yüz yüze eğitime başlanmalı” önerisini getirdi.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, önceki gün eğitimde telafi uygulamasının haziran ayında başlayacağını duyurdu ve pandemi dönemindeki olumsuz etkilerini ortadan kaldıracaklarını açıkladı.
Mart 2020’den bu yana okullarından uzak kalan öğrenciler için kapsamlı bir telafi programı üzerinde çalıştıklarını zaman zaman dile getiren Selçuk, artık hazır olduklarını söyledi.
Bu açıklamanın ardından Türk Eğitim Derneği düşünce kuruluşu TEDMEM önemli bir rapor yayınladı. İlk ve ortaöğretimde salgın dönemine rastlayan yaklaşık 1.5 yıllık süreçte eğitimde öğrenme kayıpları yaşandığına dikkat çekilen “Türkiye’nin Telafi Eğitimi Yol Haritası” başlıklı raporda TEDMEM, milyonlarca öğrenciyi ilgilendiren bazı verilere yer verdi.
KARNE ARTIK FORMALİTE
TED Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu, “Karne artık bir yeterlilik belgesi değil formalite evrağıdır. Haziran ayı başında okullar kapatılmalı, tüm hazırlıklar tamamlanarak tüm kademelerde ağustos ayı başında yüz yüze eğitime başlanmalı” dedi.
Pehlivanoğlu, “İlkokul birinci sınıflar 16 Mart 2020- 2 Mart 2021 tarihine kadar 175 okul gününde 15 okul günü okula gitti. 2, 3 ve 4’üncü sınıflar 10 gün, 8 ve 12’nci sınıflar da 10 gün okullarında ders yapabildi” diyerek şunları söyledi:
“Öğrenme kayıpları ciddi boyutlara ulaştı, çocuklarımızın sosyal ve duygusal gelişimleri sekteye uğradı. Öğrencilerimizin eşit koşullarda nitelikli eğitime erişimleri mümkün olmadı, eğitim sisteminde var olan eşitsizlikler derinleşti. Öğretmenler, öğrenciler, veliler uzaktan öğretim sürecinde çok yoruldu, devam etme motivasyonlarını kaybetti. Öğrencilerin eğitim-öğretim süreci onarılması zor hasarlar gördü. Sınavların kaldırılması öğrencilerin okulla olan son bağını da kopardı.
BİR NESİL YOK OLMADAN...
Türkiye’de salgın nedeniyle gerçekleşen okul kapanmalarının öğrenme kayıpları üzerindeki etkisinin etraflıca değerlendirildiği bilimsel çalışmalara ihtiyaç duyuluyor. Bu aşamada, okulların en erken ve tamamen ne zaman açılacağını bilemesek de telafiyi içerecek yeni planlamalar yapılmasının önünde hiçbir engel bulunmuyor.
Eğitim kayıpları telafi edilmezse, bir neslin felaketine yol açarsınız. Okul terkleri artar. Başarısızlığın getirdiği çocuk işçilik artar. Çocuk gelin sayısı artar. Bir neslin gerçekten yok olmasını istemiyorsak, bir neslin felaketine yol açmak istemiyorsak, geleceği iyi planlamak mecburiyetindeyiz.” ifadelerini kullandı.
15 GÜN OKULA GİDEBİLDİLER
Salgının ilk yılında Türkiye, OECD ülkeleri arasında okullarını en uzun süre kapalı tutan ikinci ülke oldu. 16 Mart 2020 tarihinden 2 Mart 2021 tarihine kadar, ara tatiller hariç geçen 175 okul gününde, okulların en fazla açık olduğu sınıf düzeyinde bile öğrenciler sadece 15 okul günü yüz yüze eğitime devam edebildi.
Öğrencilerin eşit koşullarda nitelikli uzaktan eğitime erişmeleri mümkün olmadı, eğitim sisteminde var olan eşitsizlikler derinleşti. Öğrenme kayıpları ciddi boyutlara ulaştı, çocukların sosyal ve duygusal gelişimleri sekteye uğradı.
Dünya Bankası COVID-19 salgını nedeniyle eğitim öğretim süreçlerinin kesintiye uğramasından kaynaklı olarak öğrencilerin 3.6 ile 10.8 aylık süreye denk gelen boyutta öğrenme kaybı yaşayacağını tahmin ediyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nde öğrencilerin 2020-2021 eğitim öğretim yılına, okuma becerilerinde ortalama yüzde 30, matematikte ise en az yüzde 50 öğrenme kaybıyla başlayacakları öngörülüyor.
Stanford Üniversitesi’ne bağlı bir merkez olan CREDO’nun projeksiyonuna göre (2020) öğrenme kayıpları, 8 hafta ile 36 hafta arasında değişen boyutlarda öğrenmeye denk gelecek biçimde eyaletlere göre farklılaşacak.
İngiltere’yi kapsayan başka bir çalışmada, öğrenme kayıpları için herhangi bir telafi programı uygulanmazsa erken yıllardaki öğrencilerin ileride daha fazla öğrenme kaybı yaşayacağı tahmin ediliyor. İngiltere’de salgın sürecinde 3’üncü sınıfa devam eden bir öğrencinin, 7 yıl sonra normalde ulaşacağı öğrenme düzeyinden 1.5 yıl daha az öğrenme birikimiyle 10’uncu sınıfa başlayacağı öngörülüyor.
RAPORA GÖRE EĞİTİMDE PANDEMİ KAYIPLARI
Öğrenme Kaybı: Tatilde dezavantajlı öğrenci gruplarının unutması, öğrenilenleri yitirmeydi. Artık uzaktan öğretime erişememe, ulaşamama, yanlış öğrenmeler de eklendi.
Sosyal Duygusal Kayıplar: UNICEF salgında artan sosyo-duygusal kayıpları “gölge pandemi” diye nitelendiriyor. Sosyal izolasyon nedeniyle çocuk ve ergen ruh sağlığı yetişkinlere göre çok daha fazla etkileniyor. Evde kapalı kalma, depresyon, anksiyete, obsesif-kompülsif bozukluk ve takıntılar, uyku bozuklukları dışında uzun vadede travma sonrası stres, teknoloji bağımlılığı, sosyal fobi ya da okul fobisi buna örnek verilebilir. Dünya Sağlık Örgütü aile içi şiddetin artacağını belirtirken, UNESCO ise 11 milyon kız çocuğunun okul terki yaşayabileceğini, uzun süre hareketsiz kalmanın ise kas iskelet gelişimini olumsuz etkileyebileceği uyarısında bulunuyor.
TELAFİNİN YOL HARİTASI
Karar verme sistemi, süreç ve sorumlulukları belirlenmeli.
Her sınıf düzeyi ve her ders özelinde kritik kazanımlar ve beceriler belirlenerek risk haritası oluşturulmalı.
Öğrencinin kazanımların neresinde olduğunun belirlenmesi için ölçme-değerlendirme araçları oluşturulmalı.
Öğretmenlere ölçme-değerlendirme ve telafi programının uygulanmasında yol gösterecek kaynaklar belirlenmeli.
Önceki sınıf düzeyinin kritik öğrenmelerini de kapsayacak, yeni bir müfredat yapılmalı.
Okula dönüşte öğrencilerin öğrenme ve sosyal-duygusal gelişim ihtiyaçları tespit edilmeli.
Sınıf tekrarı ve öğrenmenin yavaşlatılması gibi seçenekler uygulanmamalı, öğrenme hızlandırılmalı.
Öğrenme zamanı genişletilmeli. Başta özel eğitim öğrencileri, salgından en çok etkilenen dezavantajlı arka plana sahip öğrenciler, düşük gelir grubundaki ailelerin çocuklarıyla tüm öğrencilerin öğrenme fırsatları ve zamanları arttırılmalı.
Nuran Çakmakçı/Burak Coşan/Hürriyet
YORUMLAR
Yorum Yap